Anksiyete diye de bilinen bunaltının ilk hali kaygıdır ve yaklaşan bir sınav bir iş görüşmesi yada bir tehlikeyle karşılaşma ihtimali içimizde bir kaygının doğmasına neden olur. Bu haliyle kaygı yeni bir duruma hazırlanmamızda hedeflerimize ve başarıya ulaşmamızda bize yardımcı olur. Ancak bazı insanlarda bu kaygı hissi öylesine yoğun ve süreklidir ki bu durum onların yaşamlarını zorlaştırır ve sosyal davranış bozukluklarına neden olur. Bazı hallerde şiddetli bir tedirginlik duygusundan panik derecesine varacak kadar ciddi bir boyuta ulaşır. Kişide baş dönmesi, sık sık dışarı çıkma arzusu, çarpıntı, terleme ve hatta görme bozukluğuna kadar gidebilir bu durum.
Öylesine etkileyici bir durum söz konusu değilken, sanki kötü bir şey olacakmış gibi sıkıntı ve güçlü bir kaygı duyma durumuna anksiyete yani bunaltı deriz. Bunaltı bazen başka bir arazın etkisi olarak ortaya çıkar. Örneğin depresyondaki bir kişi devamlı olarak bunaltı içindedir. Bazılarında fizyolojik yada psikolojik gerçek yada hayali bir suçluluk ve sıkıntı hali bu duruma neden olur. Bazen de sıkıntı ve bunaltı birbirinden bağımsız olarak gelişir.
Sıkıntılı olmak genelde belirgin ve istenmeyen bir durumun gelişmesi halinde söz konusudur. Bunaltıdaysa durum belirgin bir nedene dayanmamaktadır. Bir iş görüşmesinde yada sınavda veya bir ameliyattan önce kaygılı olmak doğaldır. Tehlikeli sayılabilecek bir yerde gece tek başına kalmak gibi durumlarda korku hisside doğaldır. Ama ortada böyle bir durum yokken kötü bir şey olacakmış hissine kapılmak anksiyete belirtisidir.
Normal bir tedirginlik yada kaygı ruhsal bozukluklar değildir ve vücudumuzun savunma mekanizmaları bu duygunun üstesinden gelir. Tedirginlik halinin getirdiği ruhsal durum tedirginlik oluşturan durumun giderilmesiyle ortadan kalkar. Burada ruhsal durumla tehlike arasında eş zamanlılık söz konusudur. Oysa tıbbi anlamda anksiyete bir takım ruhsal fobilere, paniğe dayanan bozukluklara, saplantı zorlantı nevrozuna benzer bir durumdur.
Panik durumu kısa fakat sık ataklarla karşılaşılan ruhsal bir bozukluktur. Hiçbir neden yokken ortaya çıkar ve terleme, çarpıntı, göğüs ağrısı, tıkanma duygusu, kıpkırmızı kesilme, titreme, kontrolü kaybetme hatta ölüm korkusunu bile beraberinde getirebilir. Bu belirtiler kişiyi daha da büyük paniğe götüren kısır döngüye dönüşebilir. Bir çok kişi kalp krizi, yada solunum zorluğu endişesiyle kendini bir hastaneye atar. Panik atakları diğer bunaltı durumlarından farklı olarak belirgin bir nesne, yer yada durumdan kaynaklanmaz. Fiziki yada ruhsal bir darbeden sonra oluşan stres bozuklukları, ırza geçme, soygun, otomobil kazası, deprem gibi olaylardan sonra baş gösterir.
Örneğin Jackin durumu bir yangından kaynaklanmakta. Bu durum ciddi bir tehlike yada olay karşısında olayın kahramanının o anda hiçbir tepki gösterme imkanını bulamadığı hallerden sonra sık görülür. Jack olabilecek en kötü sonuçları gözünde zihninde canlandırarak durumunu güçleştirmekte ve içinde bulunduğu ruhsal bozukluk durduramayan bir hızla tırmanışa geçmektedir.
Fobi belirli bir durum karşısında izah edilebilir bir nedeni olmaksızın gelişen ve engellenemeyen güçlü bir korku meydana getiren bunaltı türüdür. Fobileri üç grupta toplayabiliriz. Basit fobi, sosyal fobi ve agorafobi.
Bayan Rilly kapalı alanlarda bulunma fobisi olan klostrofobi den şikayetçidir. Bu sıkıntı veren ama basit bir fobidir ve sadece belirli bir durumda korku doğudur. Zoofobi dediğimiz hayvanlardan korku, akrofobi dediğimiz yükseklik korkusu yada bıçak iğne gibi bazı objelerden korkmak tripanofobi ye benzer. Bu tür fobisi olan insanlar onlarda bu korkuyu oluşturan durum yada cisimle karşılaşmamak için her önlemi alırlar.
Sosyal Fobiler kişilerin sosyal yaşamları sırasında istenmeyerek de olsa karşılaştıkları ve devamlı olarak ürküntü duydukları durumlarda söz konusudur. Bir anda kıpkırmızı kesilme ve titremeyle kendini gösteren bu duruma daha çok büyüme yaşlarında rastlanır.
Lindanın annesinde ise agorafobi vardır ki, bu fobi insanları en çok etkileyen ve rahatsız eden türdür. Açık alanlarda yada genel yerlerde bulunma korkusu olan bu fobide çoğu kez kişi evden dışarı bile çıkamadığından yaşantısı büyük çapta engellenir. Boğuluyormuş gibi hissetme, baygınlık yada kontrolünü kaybetme korkusu bu insanların günlük yaşamını etkiler. Linda annesini böyle bir ortamdan çıkararak sakinleşmesini sağlıyor. Bu kişiler genellikle kendilerini koruyucu sıra dışı stratejiler geliştirirler, bazıları savunma noktaları belirledikleri hep aynı yoldan gelip giderler, bazıları ise bir yakınları olmadan sokağa bile çıkamazlar.
Bazı kişilerde saplantı, zorlantı nevrozu vardır ki bu kişiler devamlı olarak bir bulaşıcı ile temas etmiş hissi içindedirler ve günde 70 – 80 kez ellerini yıkarlar.
Janny’nin durumu değişik korku ve kaygılar nedeniyle devamlılık arz eden bir anksiyete bozukluğudur. Aşırı heyecanlı bir ruh hali içindedir. Testler sonucu savunma mekanizmaları anksiyete ile başa çıkamadığında, psikonevroz olarak adlandırılan bir anksiyete bozukluğu ortaya çıkabilir. Belirli durumlara ve nesnelere bağlı olmayan tanımsız bir korkuyla oluşan bu durum, sürekli olabileceği gibi nöbetler halinde de olabilir.
Anksiyete yakın zamana kadar sadece ruhsal problemlere dayandırılmışken günümüzde bu durumun biyolojik nedenleri de olabileceği üzerinde durulmaktadır. Analitik teori ve psikoanalistlere göre çocukluk yıllarında olan bazı sıra dışı olaylar ileri yaşlarda bunaltılara yol açabilir. Geleneksel psikoanalistlere göre olayların şuur altına yerleşmesinin tepkisidir anksiyete bozuklukları. Davranış bilimcilerine göre anksiyetenin nedeni edinilmiş deneyim ve karşılaşılan sıra dışı olayların neden olduğu bir ruhsal durum olmaktan çok çocukluk dönemindeki yetiştiriliş biçiminden ileri gelmektedir. Örneğin anne babaların sıra dışı korkularını çocuklarına yansıtarak onları aşırı koruma altında tutmaları ileri yaşlarda bu çocuklarda yersiz korku ve kaygıdan güç alan bunalımlara yol açabilir.
Anksiyetenin tedavisinde klasik psikiyatri yöntemlerinin yanında ilaç ile tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Farklı nedenlere bağlı değişik tür bunalım bozukluklarında kullanılacak ilaçlı tedavi yöntemi de doğal olarak farklı olacaktır. Kısmen devamlılık arz eden olaylarda sakinleştiriciler sonuç verirken, paniğe bağlı bozukluklarda depresyona karşı olan ilaçların kullanılması tercih edilmektedir.
Panik ataklarda ve kişilik bozukluklarında kullanılan depresyon ilaçlarının bazı yetersiz yanları vardır. Her şeyden önce bu yolla ilaç tedavisi etkisini 3 ila 4 haftada gösterebilmektedir. Ayrıca bunların yan etkileri normal sakinleştiricilerden daha fazladır. Dikkat ve hafızada zayıflama kabızlık hali, durgunluk, ağız kuruması ve bazen de görme bozukluklarına rastlanılmaktadır. Sakinleştiriciler heyecan ve bunalım durumunu geriletip, titreme, çarpıntı ve solunum zorluklarını ortadan kaldırır. Korku hissi azalır ama tamamen yok olmaz.
Anksiyete bozukluklarının tedavisi ancak nedenin tam olarak bilinmesiyle mümkündür. Eğer neden tamamen ruhsalsa psikoterapi yoluyla iyi sonuçlar alınabilir. Fobiler genellikle davranışa yönelik yöntemler kullanılarak giderilir. Devamlılık taşıyan anksiyete bozukluklarında hastanın rahatlama, gevşeme tekniklerini öğrenmesi olumlu sonuçlar vermektedir.
Bilimsel çalışmalar günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir. Araştırmacılar tanıyı süratlendiren, bunalımları kontrol altına alıp tedavi eden yöntemler üzerinde çalışıyorlar.
Panik ataklardan ve agorafobiden şikayetçi olanların tedavisinde klasik yöntemlerin yanında tedavinin etkisini arttırmak için hastanın da tedaviye katkısının yolları araştırılıyor. Anksiyete bozukluklarının yaygınlığı ve bunlara uygulanan ilaç tedavisinin maliyeti giderek artmaktadır. Ruhsal durumun teşhisinin tam ve doğru olarak konulmasındaki zorluk çok zaman ve masraf içeren muayene ve testlere neden olmaktadır. Ruhsal bozukluğun fazla gelişmeden önlenmesi sakıncalarını da en alt düzeye indirecektir.
Çocukluk döneminin olumlu ve güvenli bir ortamda geçmesi yetişkin dönemde ruhsal sorunlar yaşanmaması açısından büyük önem taşır. Güvensiz ve yanlış yöntemlerle yetiştirilen çocuklarsa yetişkinliklerinde ruhsal sorunlara çok daha açıktırlar. Fiziki egzersizleri eksiksiz, düzenli, dengeli bir günlük yaşam vücut sağlığı kadar ruh sağlığı içinde önemlidir. Anksiyete bozukluklarından şikayetçi olanlar ilaç tedavisi grup terapi yöntemlerinin ve gösterecekleri gayretle bu durumdan kurtulabilirler. Fobileri olanlar fobilere neden olan durumlara yada nesnelere akılcı bir yaklaşımla fobilerini yenebilirler. Bu tür şikayetleri olanlar sorundan kaçıp iç alemlerine sığınarak evlerine kapanacaklarına bir uzmanın yardımını almalıdırlar.
Öylesine etkileyici bir durum söz konusu değilken, sanki kötü bir şey olacakmış gibi sıkıntı ve güçlü bir kaygı duyma durumuna anksiyete yani bunaltı deriz. Bunaltı bazen başka bir arazın etkisi olarak ortaya çıkar. Örneğin depresyondaki bir kişi devamlı olarak bunaltı içindedir. Bazılarında fizyolojik yada psikolojik gerçek yada hayali bir suçluluk ve sıkıntı hali bu duruma neden olur. Bazen de sıkıntı ve bunaltı birbirinden bağımsız olarak gelişir.
Panik Atak |
Normal bir tedirginlik yada kaygı ruhsal bozukluklar değildir ve vücudumuzun savunma mekanizmaları bu duygunun üstesinden gelir. Tedirginlik halinin getirdiği ruhsal durum tedirginlik oluşturan durumun giderilmesiyle ortadan kalkar. Burada ruhsal durumla tehlike arasında eş zamanlılık söz konusudur. Oysa tıbbi anlamda anksiyete bir takım ruhsal fobilere, paniğe dayanan bozukluklara, saplantı zorlantı nevrozuna benzer bir durumdur.
Panik durumu kısa fakat sık ataklarla karşılaşılan ruhsal bir bozukluktur. Hiçbir neden yokken ortaya çıkar ve terleme, çarpıntı, göğüs ağrısı, tıkanma duygusu, kıpkırmızı kesilme, titreme, kontrolü kaybetme hatta ölüm korkusunu bile beraberinde getirebilir. Bu belirtiler kişiyi daha da büyük paniğe götüren kısır döngüye dönüşebilir. Bir çok kişi kalp krizi, yada solunum zorluğu endişesiyle kendini bir hastaneye atar. Panik atakları diğer bunaltı durumlarından farklı olarak belirgin bir nesne, yer yada durumdan kaynaklanmaz. Fiziki yada ruhsal bir darbeden sonra oluşan stres bozuklukları, ırza geçme, soygun, otomobil kazası, deprem gibi olaylardan sonra baş gösterir.
Örneğin Jackin durumu bir yangından kaynaklanmakta. Bu durum ciddi bir tehlike yada olay karşısında olayın kahramanının o anda hiçbir tepki gösterme imkanını bulamadığı hallerden sonra sık görülür. Jack olabilecek en kötü sonuçları gözünde zihninde canlandırarak durumunu güçleştirmekte ve içinde bulunduğu ruhsal bozukluk durduramayan bir hızla tırmanışa geçmektedir.
Fobi belirli bir durum karşısında izah edilebilir bir nedeni olmaksızın gelişen ve engellenemeyen güçlü bir korku meydana getiren bunaltı türüdür. Fobileri üç grupta toplayabiliriz. Basit fobi, sosyal fobi ve agorafobi.
Klostrofobi |
Sosyal Fobiler kişilerin sosyal yaşamları sırasında istenmeyerek de olsa karşılaştıkları ve devamlı olarak ürküntü duydukları durumlarda söz konusudur. Bir anda kıpkırmızı kesilme ve titremeyle kendini gösteren bu duruma daha çok büyüme yaşlarında rastlanır.
Agorafobi |
Bazı kişilerde saplantı, zorlantı nevrozu vardır ki bu kişiler devamlı olarak bir bulaşıcı ile temas etmiş hissi içindedirler ve günde 70 – 80 kez ellerini yıkarlar.
Janny’nin durumu değişik korku ve kaygılar nedeniyle devamlılık arz eden bir anksiyete bozukluğudur. Aşırı heyecanlı bir ruh hali içindedir. Testler sonucu savunma mekanizmaları anksiyete ile başa çıkamadığında, psikonevroz olarak adlandırılan bir anksiyete bozukluğu ortaya çıkabilir. Belirli durumlara ve nesnelere bağlı olmayan tanımsız bir korkuyla oluşan bu durum, sürekli olabileceği gibi nöbetler halinde de olabilir.
Anksiyete-Bunaltı |
Anksiyetenin tedavisinde klasik psikiyatri yöntemlerinin yanında ilaç ile tedavi yöntemleri kullanılmaktadır. Farklı nedenlere bağlı değişik tür bunalım bozukluklarında kullanılacak ilaçlı tedavi yöntemi de doğal olarak farklı olacaktır. Kısmen devamlılık arz eden olaylarda sakinleştiriciler sonuç verirken, paniğe bağlı bozukluklarda depresyona karşı olan ilaçların kullanılması tercih edilmektedir.
Panik ataklarda ve kişilik bozukluklarında kullanılan depresyon ilaçlarının bazı yetersiz yanları vardır. Her şeyden önce bu yolla ilaç tedavisi etkisini 3 ila 4 haftada gösterebilmektedir. Ayrıca bunların yan etkileri normal sakinleştiricilerden daha fazladır. Dikkat ve hafızada zayıflama kabızlık hali, durgunluk, ağız kuruması ve bazen de görme bozukluklarına rastlanılmaktadır. Sakinleştiriciler heyecan ve bunalım durumunu geriletip, titreme, çarpıntı ve solunum zorluklarını ortadan kaldırır. Korku hissi azalır ama tamamen yok olmaz.
Anksiyete bozukluklarının tedavisi ancak nedenin tam olarak bilinmesiyle mümkündür. Eğer neden tamamen ruhsalsa psikoterapi yoluyla iyi sonuçlar alınabilir. Fobiler genellikle davranışa yönelik yöntemler kullanılarak giderilir. Devamlılık taşıyan anksiyete bozukluklarında hastanın rahatlama, gevşeme tekniklerini öğrenmesi olumlu sonuçlar vermektedir.
Bilimsel çalışmalar günümüzde bütün hızıyla devam etmektedir. Araştırmacılar tanıyı süratlendiren, bunalımları kontrol altına alıp tedavi eden yöntemler üzerinde çalışıyorlar.
Panik ataklardan ve agorafobiden şikayetçi olanların tedavisinde klasik yöntemlerin yanında tedavinin etkisini arttırmak için hastanın da tedaviye katkısının yolları araştırılıyor. Anksiyete bozukluklarının yaygınlığı ve bunlara uygulanan ilaç tedavisinin maliyeti giderek artmaktadır. Ruhsal durumun teşhisinin tam ve doğru olarak konulmasındaki zorluk çok zaman ve masraf içeren muayene ve testlere neden olmaktadır. Ruhsal bozukluğun fazla gelişmeden önlenmesi sakıncalarını da en alt düzeye indirecektir.
Çocukluk döneminin olumlu ve güvenli bir ortamda geçmesi yetişkin dönemde ruhsal sorunlar yaşanmaması açısından büyük önem taşır. Güvensiz ve yanlış yöntemlerle yetiştirilen çocuklarsa yetişkinliklerinde ruhsal sorunlara çok daha açıktırlar. Fiziki egzersizleri eksiksiz, düzenli, dengeli bir günlük yaşam vücut sağlığı kadar ruh sağlığı içinde önemlidir. Anksiyete bozukluklarından şikayetçi olanlar ilaç tedavisi grup terapi yöntemlerinin ve gösterecekleri gayretle bu durumdan kurtulabilirler. Fobileri olanlar fobilere neden olan durumlara yada nesnelere akılcı bir yaklaşımla fobilerini yenebilirler. Bu tür şikayetleri olanlar sorundan kaçıp iç alemlerine sığınarak evlerine kapanacaklarına bir uzmanın yardımını almalıdırlar.
139 yorum:
Ancak paxerayı bıraktıktan sonra bırakma yan etkileri çok fazla oldu. Hareket ettiğimde, yürürken ve başımı sağa sola döndürdüğümde sanki bir elektrik çarpması gibi bir şok, baş dönmesi ve başımda zonklama, mide bulantısı, terleme ve üşüme, iştahsızlık, endişe, midemde yanma hissi vs. Sanki bütün vücudum sadece parexa ile yaşıyormuş.
Bu etkileri en çok paxerayı bıraktıktan sonra 3 - 6 gün içerisinde hissettim. 15 gün sonunda bırakma etkileri yok denecek kadar azaldı en güzelide şu elektriklenme kayboldu. Tolvon ile beraber kullanıyordum paxerayı ikisini beraber bırakmıştım ancak çok sıkılmam nedeniyle tolvona tekrar başladım. Tolvona tekrar başladığımda iştahım arttı yine ve midemdeki yanma kayboldu.Ancak paxeraya töbe bida.
kısaca bir psikiyatrista başvurmadan önce veya başvurduktan sonra yaptıracağınız en önemli şey, ayrıntılı bir kan tahlilidir. tahlilde önemli derecede eksikliği çekilen vitamin mineral vb. var ise bu psikolojinizi çok ama çok olumsuz etkileyebilir. bunu yerine koyduğunuzdaysa herşey kendi kendine yoluna girer.
Ayrıca insan hobi edinip boş kalmazsa bu süreç daha hafifleşiyor
KESİNLİKLE BU hastalığı interneten ve bloglardan bakıp kendinizi kötü hisetmenizden başka bişeye yaramaz yok 3senedir çekiyorum yok 10 aydır benim kadar ağır yaşayan varsa ki vallahi zanetmiyorum numarsını bırakan arkadaşlara elimden geldğince faydalandığım durumu anlatırım umarım sizde görürsünüz ve dünyanız aydınlık olur sağlıcakla
öncelikle panik atak yaşayan arkadaşlar şunu bilsinki Anksiyete bozukluğu ve panik atak birbirleri ile bağlantılıdır. Bunların zihinsel hastalıklar olmadığını bilmek çok önemlidir. Bunlar davranış durumlarıdır ve bunun nedeni duyu organlardan kaynaklanan endişe sinyallerinin ufak değişikliklere uğrayarak beyine ulaşmasıdır. MENFATSİİZ BİR ŞEKİLDE SIRF ALLAH İÇİN BU HASTALIKTAN KURTULAN BİRİ OLARAK YARDIMCI OLMAK İSTERİM (ÇÜNKÜ BEN ÇOK ÇEKTİM ÇEKEN BİLİR ) TELEFONLARINIZI YAZIN ARİM SİZİ
KESİNLİKLE BU hastalığı interneten ve bloglardan bakıp kendinizi kötü hisetmenizden başka bişeye yaramaz yok 3senedir çekiyorum yok 10 aydır benim kadar ağır yaşayan varsa ki vallahi zanetmiyorum numarsını bırakan arkadaşlara elimden geldğince faydalandığım durumu anlatırım umarım sizde görürsünüz ve dünyanız aydınlık olur sağlıcakla
Allah.a Emanet..
korkum yok ama başkası zarar görünce seviniyorum can sıkıntısı içim daralıyo her şeyi kafaya takarım kendime acıma öle bişey olmadığını bildiğim halde vicdan azabı şüphe takıntı
yani ben daha 15 yasında bu hayatttan bıktım yardım bi mesaj yazın ne yapabilirim yeter !
1-ibrahim saraçoğlunun ıspanak-maydanoz-tere kürüne başladım
2-tms tedavisi gördüm
3-jinsei enerji kolyesi aldım
tamamen kurtuldum diyemem ama çok rahatladım arasıra beni yoklamalar yapıyo ama yenicem bunu.
BENİ ÖLDÜRMEYEN ŞEY GÜÇLENDİRİR
Anksiyete ve panik bozukluk !!!
- Korkmalımıyım?
- Faydası oluyomu?
-HAYIR. O ZAMAN KORKMA!
Kardiyoloji, nöroloji, dahiliye, göğüs vb birçok bölüme defalarca gittik. Bir şey çıkmadı. Ama çoğu sıkıntı hali geldiğinde yine soluğu acil servislerde aldık. EKG çekildi , tansiyon ölçüldü ve sayire ve saire sonuç; bir şey yok. Döndük dolaştık ve sonunda yine psikiyatri doktorumuza müracaat ettik. İlacın dozu artı-azaldı, ilaç değişti, bırakmamamız söylendi, şu oldu bu oldu sonuç; değişen bir şey yok. Ve hala;
-Göğsümüzde, sırtımızda ağrılar-uyuşmalar,
-Kalp çarpıntısı,
-Nefes darlığı hissetme ,
-Anlamsız terleme,
-Yorgunluk, bitkinlik hali,
-Bacaklarda güçsüzlük,
-Mide ağrıları-yanmaları
-Baş dönmeleri, sallanma hissi, elektriklenme hissi, vb.
-Bana bir şey olacak-oluyor, bayılacağım, öleceğim korkuları,
-Sevdiklerimize bir şey olacak korkusu,
......VS.......
......VS.......
devam ediyorsa; şunu söyleyebilirim ki YALNIZ değilsiniz.
Ne yapmalı?
***Öncelikle Doktorunuzun dediklerini harfiyen yapmalısınız.
Ya sonra;
* En geç 23:30 uyuyun ve dinç kalkacağınıza inanın. (İnanan arkadaşlar için seherde kalkın ve seherin sessizliğine kendinizi bırakın. sabah namazını kılın.)
* Sağlam psikoloji için kondüsyon şart bunun için günde en az 20 dk tempolu yürüyün-koşun. Bir şey olabilir diye yürümekten-koşmaktan endişeniz var ise gidin bir hastanenin çevresinde koşun ama mutlaka koşun, spor yapın.
*Nefes egzersizleri yapın. Sıkıntı hali gelmiş gibi hayal ederek gün içinde 5 kez 3dk nefes egzersizine devam edin. Ve bunun size iyi geldiğini düşünün. Zaten belirli bir aşamadan sonra iyi gelecektir.
*Düzenli ve doğal beslenmeye dikkat edin. Sigarayı da bırakın artık.
*Mükemmeliyetçiliğinizi kontrol edin. Önem sırası belirleyin. Gereksiz mükemmeliyetçilik yapmayın.
*Sizi strese sokan konular aşırı ciddiye aldığınız konulardır. Elinizden geleni-yapmanız gereken şeyi yapın ve sizi stres eden o konunun sonucunu düşünmeyin. Tevekkel olun.
*Her gün kitap okuyun, su doku-bulmaca çözün
*Konuşmaktan çekinmeyin, içinize kapanmayın. Kendinizi odanıza mahkum etmeyin. “İnsan içine çıkın”. Kalabalık, gürültü sizi korkutabilir, sıkıntı hali oluşturabilir. Zamanla onu da aşacaksınız, korkmayın ve üstüne gidin.
*Bu sıkıntı halinin, boş bulunduğunuz bir anda yada kendinizi en iyi hissettiğiniz anda ortaya çıkacağını unutmayın.
*Bu durum zamanla çözülecektir. Bir anda şifa bulmayı beklemeyin aksi halde boşa umutlanmış olursunuz.
*Sıkıntı hali geldiğinde kendinizi rahatlatacak özel bir cümle bulun ve tekrar edin.
* Ve en önemlisi yapmak istediğiniz şeyi KORKMADAN yapın.
*****Rabbim, yar ve yardımcımız olsun, tez vakitte şifa versin inşallah.
Anksiyete sizin bozulmanız değil, sizi koruyan esirgeyen biyolojik sistemin olabildiğince hassaslaşması durumudur. Bahsettiğim biyolojik sistem, hani eliniz yandığında siz istesenizde istemesenizde hiç düşünmemişken nasıl yapılacağını planlamamışken birdenbire elinizi yakan şeyden elinizi uzaklaştıran sistemdir. Sadece vücudunuzdaki bir takım düzensizlikler sebebiyle artık o sistem ılık olan şeyleride sıcak olarak algılıyor ve size de sıcak olduğunu söylüyor ve sizi inandırıyor. Aynı şekilde tehlikeli olmayacak bir durum için endişelendiriyor. Durum bundan ibaret.
Biliyorum anksiyete çok zordur. Ancak şunuda bilin ki birgün ESKİ SİZ GERİ DÖNECEK. Eskisi gibi hissedeceksiniz.
Unutmayın her işi düzenleyen, her şeye gücü yeten, her şeyi hakkıyla bilen ve dua edildiğinde kullarını hakkıyla esirgeyen ve yardım den bir ALLAH var. Gerçekten var billahi de var. Zatını gözlerden çok iyi gizlemiş olması olmayacağı anlamına gelmez. O imkansızlıkları imkanlı kılan alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
Elinizden gelenin en iyisini yapın, sonrasında herşeyi Ondan isteyin Ona sığının.
Dertlerinizi O'na açın.
Ayrıca biliyorum haddim değil ama, birazcıkda günah işlememeye veya günah işlerken haddi aşmamaya gayret gösterin. Varsa böyle durumlarınızda özür dileyin.
Herkese acil huzurlar mutluluklar diliyorum Rabbimden. Allah'a emanet olun.
Vehmi hastalıkların en müessir ilacı, ehemniyet vermemektir. Ehemniyet verdikçe o büyür, şişer. Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır. Nasıl ki, arılara iliştikçe insanın başına üşüşürler, aldırmazsan dağılırlar.
Normal koşullarda adrenal stres hormonlarını kontrol altında tutuyor magnezyum (Mg). Adrenaller gereğinden az magnezyum yüzünden korumasız kaldığında, vücudun “vur ya da kaç” yanıtı vermesini sağlayan hormonlar olan adrenalin ve noradrenalin çok daha kolay tetiklenir oluyor ve gerçekleşen düzensiz ve ani yükselişler yüzünden de nabzımız yükseliyor, tansiyon çıkıyor ve kalp çarpıntıları oluşuyor. Hatta, magnezyumdan ne kadar eksiksek adrenalin salgısı da o denli abartılı oluyor. Adrenalin deyince, vücutta bir düzinenin üstünde ana metabolik işlemde doğrudan payı var bu hormonun ki bunlardan bazıları kalbin atım hızı, tansiyon, damar büzülmesi ve kas kasılması örneğin. Bunların herbirinin işlevi için magnezyum gerekiyor. Strese bağlı olarak bu belirtiler devam ettikçe vücut magnezyum depolarını boşaltıyor. Magnezyum sinir sistemini yatıştırıyor, kasları gevşeterek gerginliği alıyor,anksiyete/kaygı ve panik atakların azalmasına yardımcı oluyor.
Psikoloğumun söylediğine göre, eskiden zevk aldığım şeyleri kendimi zorlayarak da olsa yapmam gerekiyor. Bu nedenle çeşitli aktiviteler ve sosyal ortamlar arıyorum. Spora başladım. Yakın zamanda gitar kursu, dans kursu ya da dil kursu gibi bir şeylere de başlayacağım. Faydalı olacağını düşünüyorum.
Hastalığın belirtilerinden, etkilerinden bahsetmeyeceğim. Zaten herkesçe bilinen şeyler.
İstanbul'da yaşıyorum.
İletişim kurmak isteyen olursa e-mail adresim aşağıdaki gibidir.
E-mail : gokhancanerr@gmail.com
İyi günler dilerim.
Bu sorunla uzun zaman uğraşdım ve yendim,unutmayın bu hastalık sizi asla öldürmez, kontrolünüzü kaybettirmez, veya başka birşeye dönüşmez. sadece pis pis rahatsız eder.
Çok net ifade edeyim şu 10 maddeyi uygularsanız bu sorundan kurtulursunuz.
1- İlaç tedavisi için bir psikiyatra danışın ve dediklerini aynen sorgulamadan yapın, bilime güvenin. Sabırlı olun.
2- İyi bir psikolog bulun ve sorunlarınızı ona açın, düzenli gidin, yaşamınızdaki problemi tespit edin.
3- Açık havada bol yürüyüş yapın, mümkünse hafif spor yapın, dengeli beslenin, düzenli uyuyun.
4- Şeker-troid-bağırsak kontrolü yaptırın, bunlarda problem varsa ne yapsanız iyileşemezsiniz.
5- Canınızı sıkan kişi ve ortamlardan olabildiğince uzak durun. "hayır" demeyi öğrenin.
6- Hobi edinin, boş kalmayın, keyif aldığınız aktiviteler yapın, hayır kurumları için çalışın, dua edin, daha iyi bir insan olun.
7- Haber ve diziler gibi olumsuz şeylerin olduğu programları seyretmeyin. sosyal medya takip etmeyin, gazete okumayın, kitap okuyun bilginizi ve kültürünüzü arttırın.mutlaka müzik dinleyin
8- Kahve, çay , kola , meşrubat , alkol, çok acılı veya ağır yiyeceklerden uzak durun, bitki çayı tercih edin, kefir, turşu suyu vs gibi sağlıklı şeyler için
9- Kedi köpek balık ne olursa evde mutlaka bir hayvan besleyin, sokak hayvanlarına yardım edin.
10- Bu sorunun çözümü yok, şu kadar yıldır çekiyorum perişanım vs diyenlere asla ama asla inanmayın, şu dakikadan itibaren internetten bir daha yorum okumayın,kimsenin derdiyle moralinizi bozmayın, inancınızı kaybetmeyin. Sizden daha kötü durumda binlerce insan daha büyük zorlularla baş ediyor. Onları düşünün. İnancınızı asla kaybetmeyin.
Bu bir mücadele ve asla yenilmeyin.
Doktorun tavsiyesini kısmen uyguladım ve işe de yaradı ama çok zorlu ve disiplin isteyen bi süreç. İlaçlar sadece geçici bi süre işe yarıyo. Kişinin iyi alışkanlıklar edinmesi ve onların kölesi olması gerek. Yoksa kısa bi süre geçer, sonra yine gelir.
Benim önerilerim şunlar:
1) İyi beslenin
2) Spor yapın
3) Hobi edinin
4) Tevekkül etmeyi öğrenin
5) Uykunuza dikkat edin
6) Kendinizle yüzleşin
6) Mükemmelliyetçi olmayın
7) Bu konda bilinçlenin, okuyun.(İyi hissetmek kitabını okuyun)
8) Olumlu düşünün
9) Düşünce kalıplarınızı gözen geçirin, olumlularla değiştirin.
10)İyileşeceğinize inanın.
Allah hepimize şifa versin.
Lütfen soru sormadan önce, sorunuzu öncelikle arama kutusunu kullanarak araştırınız.