Tümör hakkında bilgiler

Tümörün ne olduğunu tanımlamaya öncelikle tümörün ne olmadığını belirterek başlamak anlatımımızı kolaylaştıracaktır. Ur vücudun bağışıklık sisteminin bir hastalıkla mücadele ederken bir araya gelip iltihaplanmasından farklı bir olaydır. Bu durumda hücreler vücuttaki yabancı ve zararlı unsurlar mücadele için bir araya gelirler. Ve tehlikenin yok olmasından sonra dağılırlar.

Ur bir organın anormal irileşmesi olan hipertrofiden de farklıdır. Hipertrofi de bir organ işlevini daha iyi yerine getirebilmek amacıyla büyür. Örneğin böbreklerden birisinin alınması halinde diğerinin büyümesi böyle bir durumdur.


Ur nedir ?


Bağırsakta İyi Huylu Tümör
Bağırsakta
İyi Huylu Tümör
Ur vücudumuzda var olan hücrelerin herhangi bir nedene bağlı olmaksızın amaçsızca başına buyruk ve önlenemeyen biçimde üremesidir. Bu aşırı üreme nedendir. Hücreler nasıl olup da çoğalıp yeni dokular oluştururlar. Hücre ve moleküller üzerinde yapılan biyolojik çalışmalar bize hücrenin nasıl olup da patolojik bir duruma geldiğini anlatmaya yardım eder. Hücreler oldukça karmaşık sistemlerdir. Her bir hücrenin vücutta ayrı ve özel bir işlevi vardır. Hücreler çevrelerinde oluşan değişimlere genetik kodlarına uygun tepkiler gösterirler. Bu kodlar hücrenin çekirdeğinin içindeki DNA molekülündedir. Hücrenin her bir hareketini DNA ve molekülleri kontrol eder. Gerekli hallerde protein sentezi yapanda, hücrelerin çoğalmasını dikte edende bu moleküllerdir.

Her bir hücre komşu hücrelerle iletişim içindedir. Normal durumlarda hücreleri kontrol altında tutan çeşitli mekanizmalar vardır ve hücreler doğal sınırlarını aşmadan kendilerine verilen üreme talimatına harfiyen uyarlar. Fakat nedeni bilinmeyen bazı hallerde bir hücrenin mekanizması yanlış çalışmaya başlar ve üremesi başına buyruk bir hale gelir. Asi ruhlu bu ilk hücreyi diğerleri izler. Çevrelerinden aldıkları emirlere kulaklarını tıkayan yeni hücreler bu aşırı üremeye hız verirler. Zamanla bir araya toplanır ve uru oluştururlar. Her ne kadar üremeleri kontrolsüzse de bazen bu büyümeyi yeterli görüp dururlar. Bu düzensiz ve aşırı çoğalma sonucu üreyen bazı urlar iyi huyludur. Bu tür iyi huylu urlara benleri, derideki bazı lekeleri ve siğilleri örnek gösterebiliriz.

Metastaz
Metastaz
İyi huylu urların gelişme yöntemleri yakınlarındaki iyi hücreleri işgal etmek şeklinde değil, onları sıkıştırmak şeklindedir. Ne var ki bir organ yada siniri sıkıştıran bir ur, iyi huylu olsa da ağrı ve diğer sorunlara yol açabilir. Örneğin iyi huylu bir tümör ince bağırsakları tıkayabilir. Bu hallerde cerrahi bir müdahaleyle bu tümörün alınması gerekir. Bunlar kaynaklandıkları dokunun özelliklerinden farklı değillerdir o nedenle ameliyatları başarılıdır. Bunlara karşın kötü huylu urlar istilacı ve yıkıcıdır.

Kötü huylu bir kanser urunun hücreleri sadece aşırı bir çoğalmayla yetinmeyip çevresinde ki dokuları da yıkıma uğratır. Bazı hallerde birkaç hücre gruptan ayrılarak vücutta dolanmaya başlar. Bunlar sonuçta bir başka organa tutunarak orada da bir tümörün oluşmasına neden olurlar. Bu olaya metastaz denilir. Yapıları aynı olduğu için bir tümörün metastaz sonucu oluşup oluşmadığı bir tahlille anlaşılır. Beyindeki bir urun metastaz yoluyla akciğere sıçraması buna örnektir.

Kanserli urların nedenine gelince bazı nedenler dış etkenlere bağlıdır. Bu tip urlar röntgen ışınları, ultraviyole ışınları, radyasyon ve hidrokarbonlar gibi bir takım kimyasal yada fiziksel etkenlerden oluşurlar. Hayvansal yağ alımı yüksek lifli besin oranı düşük beslenme alışkanlıklarında bağırsak, yumurtalık ve göğüs kanseri ihtimalinin daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bütün bu fiziksel ve kimyasal etmenler DNA moleküllerini etkileyen ve sakatlayan nedenlerdir. DNA'da ki genetik kodu değiştirip hücre yapısında bozukluklara neden olabilirler. Böylece bu hücreler kendilerine verilen talimata duyarsız hale gelip gelişi güzel bir şekilde gelişmeye başlar.

Bazı nedenlerse içe bağımlı nedenlerdir ki kalıtım ve hücre yapısındaki bozukluklar bunlardandır. Ancak bu kanserin kalıtsal bir hastalık olması anlamına gelmez. Örneğin ikinci nesil göçmenlerde geldikleri ülkedeki istatistiki eğilimler görülmez. Onlarda yerleştikleri ülkenin eğilimi hakimdir. Bu durum yaşam alışkanlıkları ve beslenmenin kalıtsal nedenlerden daha etkili olduğunu gösterir. Yine de kalıtsal özelliklerin bir bünyenin kanserojen tehlikeye karşı dirençli yada az dirençli olmasında etkili olduğu bilinmektedir.

Bünyeden kaynaklanan urların bazıları hormonal özelliklere bağlı olabilir. Kanserli tümörün oluşması bazı hormon değişikliklerinden kaynaklanmaktadır. Rahim ve prostat kanserlerinde bu nedenin etkisi ağırlıktadır. Erkeklerde rastlanılan prostat kanseri genellikle erkek hormonlarının azalmaya başladığı yaş gruplarında görülmektedir. Araştırmalar psikolojik etkenlerin rolünü kanıtlamıştır. Bu tür urlar birçok durumda kişide büyük bir psikolojik şokun arkasından kendini göstermektedir. Çok yorucu ve stresli bir yaşamın ve uykusuzluğunda bu tür urların oluşmasında etkili olduğu bilinmektedir.

Sağlıklı bir yaşamın kanser riskini azalttığı muhakkaktır. Sigara, güneşte fazla kalma, hayvansal ve bitkisel yağların fazlaca alınması kanser riskini arttırmaktadır. Urların teşhis ve tanımlanmasında giderek gelişen teknikler kullanılmaktadır. Kanserin erken teşhisi için sinir testi yapılmaktadır. Yemek borusu, mide, bağırsak, rahim ve rektum hücreleri için farklı yöntemler uygulanır. Bunlar ileride kanserojen gelişme eğilimi olan ülser ve polipleri barındıran organlardır. Urların erken teşhisi özellikle kötü huylu urlarda, tedavinin başarısı ve uygulanacak tedavi yönteminin doğru tespiti açısından büyük önem taşır. Vücudunda olağan dışı durumlar hisseden kişilerin hiç gecikmeden bir hekim kontrolünden geçmesi gerekmektedir. Tam bir muayene ve röntgen taraması en bilinen klasik bir muayene şeklidir.

Günümüzde ucunda ışık ve kamera olan esnek bir tüple iç organlarımızın izlenmesini sağlayan endoskopi bu tip sağlık kontrollerinde kullanılır olmuştur. Bir tümörün yerinin ve büyüklüğünün saptanmasında tarama yöntemleri de kullanılır. Bilgisayar destekli bu yöntem iç organlarımızdan kesitlerin hassas bir şekilde incelenmesini sağlar. Ultrason ile inceleme karaciğer, prostat ve tiroit bezlerinin üzerindeki ufak urların teşhisinde kullanılır. Yakınlarında ki dokularla aynı yada yaklaşık yoğunluktaki bu organların sadece röntgen ile incelenmesi yeterli sonuç vermez.

Radyoaktif izotopların kullanılmasını sağlayan nükleer tıpta urların tespitinde yararlı olmaktadır. İzotoplar urlu dokuyu oluşturan hücrelerin moleküllerine nüfuz ederler. Böylece radyoaktif izotopların vücuda yayılımını resmetmek mümkündür. Varlığı saptanan urun öncelikle tanımlanması yapılır. Urlu dokuda biyopsi yoluyla alınan parça urun iyi yada kötü huylu olduğunu saptamaya yarar. Urdan alınan parça birkaç mikronu aşmayan inceliklerde kesilir. Bu parçalar mikroskopta incelenecek şekilde renklendirilir. Urun türü böylece tanımlanır.

Tedavisi de bu tanıma göre yapılır. Radyoterapi uygulamasının amacı hücrelerin üreme yeteneklerinin yıkımı yoluyla urun genişlemesini önlemektir. Tümörün yeri belirlendikten sonra olası gelişim alanı saptanır. Tümör hücrelerinin tamamının yok edilmesi sırasında olabildiğince az sağlıklı hücre yıkıma uğratmak esas olduğundan bu işlem son derece hassas yapılmalıdır.

Radyoterapi tek başına uygulanan bir tedavi yöntemi olduğu gibi ameliyat ve kemoterapiyle de desteklenebilir. Kemoterapi ameliyat ve radyoterapinin aksine vücudun tüm organlarını etkisi altına alan bir yöntemdir. Uygulama tüm vücuda dağılmış kanser hücrelerinin yanında sağlıklı doku ve hücreleri de etkiler. Kemoterapide en önemli nokta kötü huylu hücrelerin yıkımı sırasında olabildiğince az sağlıklı hücreye zarar vermektir. Uzmanlar bunun için büyük araştırmalar yapmakta ve bazı kimyasallar kullanarak sağlıklı hücrelerin güçlenmesinin yollarını aramaktadırlar.

Göğüs ve rahim kanserlerinde kullanılan bir başka tedavi yöntemi de hormonal tedavidir. Hastaya kötü huylu hormonun gelişmesini önlemek için erkek hormonu verilmektedir. Bağışıklık yoluyla tedavi henüz deneysel aşamadadır. Bağışıklık sistemimiz zararlı unsurlarla mücadeleye uygun bir yapıdadır. Çalışmalar bu sistemi daha da etkili bir hale getirmeyi hedeflemektedir. Bütün bu tedavi yöntemlerinde erken teşhisin önemi göz ardı edilmemelidir.

Bilim bizi bu tür sorunlardan korumak için elinden geleni yapmaktadır. Ama bizlerde sağlıklı bir yaşam tarzına özen göstererek bilime yardımcı olmalıyız.


Hiç yorum yok: