Diyabet 2 hakkında bilgiler

Diyabet
Diyabet
Bu Karol bir sırrı var. Belli bir doz almadan gününü geçiremiyor. Ama yaptığı yasadışı bağımlılıkla ilgili bir şey değil. İnsülin yapıyor, karol bir şeker hastası. Vücudu kanda bulunması gereken şeker miktarını kontrol edemiyor. Yaptığı insülin sayesinde kan şekerini olması gereken düzeyde tutabiliyor. Karol normal bir yaşama sahip olup, günlük aktivitelerini yapabilmek için vücudunu sürekli kontrol altında tutmak zorunda. Kan şekerindeki yükselme yada düşüşün çok ciddi komplikasyonları olabilir. Karol neden böyle bir sorunla karşı karşıya?

Tam olarak bilinemeyen nedenlerden ötürü Karolun bünyesi kan şekerini kontrol eden insülini yeterince kontrol edemiyor. Bedensel egzersizlerle kanındaki şekeri yapabilir ama bu sefer de kanında yeterli şeker olmaması nedeniyle ciddi sorunlar yaşar.

Şeker hastalığı son derece yaygın olmakla beraber henüz tedavisi mümkün olmayan hastalıklardan biri. Ölüme neden olan hastalıklar arasında üçüncü sırayı alıyor. Her 20 kişiden 1’i bu hastalıktan muzdarip. Bunların 5’te 1’i kalıtsal nedenlerle bu hastalığı taşıyor. Erkek kadın ayrımını fazla yapmayan hastalık yaşla da ortaya çıkıyor ve kadınlarda biraz daha yaygın. Sadece Kanada’ya bu hastalığın neden olduğu sosyal maliyet yılda 2 milyar dolar.


Kan şekerinin yüksek yada düşük oluşu neden bir sorun?

Şeker Emilimi
Şeker Emilimi
Yediklerimiz hazım sırasında hücrelerimizin ihtiyacı olan maddelere ayrışır. Karbonhidratlardan elde edilen ve bir şeker türü olan glikozda bunlardan biridir. Glikoz kan yoluyla hücrelerimize taşınır. Fazlası gerektiğinden kullanılmak üzere karaciğerde depolanır. Glikozun hücreler tarafından soğrulması için insüline ihtiyacı vardır.

İnsülin pankreasın beta hücreleri tarafından üretilen bir salgıdır. İnsülinin yeterli olmaması halinde hücreler glikozu soğuramayacağı için kandaki şeker miktarı giderek artacaktır. Glikoz hücrelerin görevlerini yerine getirebilmeleri için şart olan bir maddedir. Hücreler yaşamak için sürekli beslenmek zorundadır. Glikoz hücrelere ihtiyacı olan enerjisi sağlarken, aynı zamanda vücut ısısını da dengeler ve organlarımızın sağlıklı çalışmasını sağlar. Bu nedenle kan daima gerektiği kadar glikozu hücrelere vermek zorundadır.

Kandaki glikoz miktarını ayarlayan iki salgı vardır. Bunlardan biri glikozun hücreler tarafından emilerek kandaki şeker miktarının azalmasını sağlayan insülindir. İkincisi ise pankreasın alfa hücreleri tarafından üretilen glukagondur. Glukagon kandaki şeker miktarının artması gereken hallerde karaciğeri uyararak glikoz salgılaması talimatını verir. Bu iki salgı sayesinde kandaki şeker miktarı olması gereken düzeyde tutulur.


Peki, şeker hastalığı nedir?

Şeker hastalığı kanda gerektiğinden fazla şeker birikimine neden olan bir metabolizma bozukluğudur. Bu bozukluk iki nedenden ileri gelebilir. Ya vücut yeterince insülin üretememektedir yada pankreas tarafından üretilen insülin glikozun hücrelere aktarımını sağlayamamaktadır. Sorun vücudun insülini yeterince üretemeyişiyse bu insüline bağımlı birinci tip şeker hastalığıdır. Karolun durumu budur. Bu tip en ciddi ve en çok bilinen tür olmakla beraber şeker hastalarının sadece yüzde 15’inde bu tipe rastlanır. Bu durumda pankreas beta hücreleri bağışıklık sistemi tarafından sürekli olarak yıkıma uğratılmaktadır.

Aslında vücudumuzu dışarıdan gelen yabancı cisimlere karşı koruyan bağışıklık sisteminin, nasıl olup da vücudumuzun dostu olan bu hücrelere zarar verdiği bilinmemektedir. Bu durumda kalıtsal nedenlerin yanında virüs kökenli bir durumda söz konusu olabilir. 1. Tip şeker hastalığının yaygın belirtilerinden biri sık sık idrara çıkmaktır. Kandaki şekerin normalden fazla oluşu böbreklerin aşırı çalışmasına neden olur. Bunun sonucunda vücut fazla su kaybeder ve devamlı bir susuzluk durumu ortaya çıkar. Yorgunluk ve açlık hali devamlılık göstermeye başlar. Ancak hücreler gerekli glikozu alamadığı için bir şeyler yemek bir çare değildir.

Şekerin Hücre tarafından Emilememesi Durumu
Şekerin Hücre Tarafından
Emilememesi Durumu
Richardın şeker hastalığı ikinci tiptir. 2. Tip, insüline bağımlı olmayan şeker hastalığıdır. Pankreası insülin üretmekte ne var ki bu insülin işlevini yapamayıp, hücrelere yeterli glikozu sağlayamamaktadır. Şeker hastalarının yüzde 85’inde görülen bu durumda hücreler insüline karşı direnmektedir. Bu da kandaki şeker miktarını artırır. Bu durumda vücut durmadan daha fazla insülin üretmeye başlar. Bu ise vakaların yüzde 10 ile 15’inde beta hücrelerinin görevlerini yapamamasına neden olarak hastalığın zamanla birinci tipe dönüşmesine neden olur.

Richard bir lise öğretmenidir. Kırsal alanda yaşadığı için bedensel egzersiz bakımından bir eksiği yoktur. İkinci tip şeker hastalığı genellikle 35 yaştan sonra ortaya çıkar. En yaygın belirtileri devamlı uyuklama hali, görme bozukluğu, ciltte aşırı hassasiyet, yara ve kesiklerin iyileşmesinde gecikmedir. Bu belirtiler çoğu zaman hasta tarafından fark edilmeyebilir. Şeker hastalığının tedavisinde kullanılan en yaygın üç yöntem rejim, insülin ve kandaki şeker miktarını düzenleyen ilaç tedavisidir. Richard beslenmesine de dikkat etmek zorunda olduğu için aldığı besinlerde yağ, karbonhidrat ve proteinin dengeli olması gerekir. Richard gibi ikinci tip şeker hastası olanların bazıları, sadece rejim yoluyla kan şekerlerini ayarlayabilirler. Bu yetersiz kalırsa ağızdan alınacak ilaçlara geçilebilir. Bu ilaçlar vücudun insülin üretimini arttırmak ve insülinin hücrelere aktarımını sağlamak amacıyla verilir.

Karol gibi birinci tip şeker hastası olanlar için insülin iğnesi kaçınılmazdır. Karol her gün ve gereğinde birden çok ve değişik dozlarda insülin alır. Alınacak insülin dozu yapılacak rejim, egzersiz, duygusal ve fiziksel strese göre değişir.

Şeker hastalığının bir başka belirtisi idrarda aseton belirtisi olup bu bulgu oldukça tehlikeli bir işarettir ve bir şeker koması ihtimalini kuvvetlendirir. Bu halde hasta gecikmeden doktora başvurmalıdır. Richard yaptığı testler sayesinde önlemlerin dozunu ayarlamaktadır. Şeker hastaları için iki tehlike kanda fazla şeker hiperglisemi yada yetersiz şeker hipoglisemi halidir ve iki halde de şeker koması tehlikesi vardır. Aç karna yapılan tahlilde 1 desilitre kanda bulunması gereken şeker 70 ila 120 mg arasında değişir.

Hipoglisemi insülin tedavisinde yanlışlıkla yüksek doz alınması, zamanlamada hata yapılması, düzenli yemek yememek yada aşırı fiziksel gayret sonucu ortaya çıkabilir. Belirtileri titreme çarpıntı, baş ağrısı ve dalgınlıktır. Bazı hallerde hasta bayılır. Karol son derece tehlikeli olan bu gelişmeye karşı önlemini hemen şeker yiyerek alıyor.

1 dl kandaki glikoz miktarı 40 mg’ın altına düşerse koma hali görülür. 1 dl kandaki glikoz miktarı 120 mg’ı aşınca hiperglisemi hali söz konusudur. Glikozun 300 mg’a yükselmesi halinde mide bulantısı, kusma, su kaybı, ani kilo kayıpları, kramp gibi belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler bir koma halinin başlangıcı olabilir. Kan şekerinin yüksek oluşu zamanla önemli komplikasyonlara neden olmaktadır. Damarlarda ciddi sonuçlar verecek tahribatlar söz konusudur. Geniş damarlarda damar sertliğine neden olur, ince damarlarda tahribatı körlüğe, duyularda kayba ve böbrek yetersizliklerine neden olabilir.

Şeker hastalığının bulunmuş bir tedavi yolu yoktur. Ancak araştırmalar bütün hızıyla devam etmektedir. Ümidimiz fazla uzak olmayan bir gelecekte bu hastalığının tedavisinin bulunacağıdır. O güne kadar diyabetik de dediğimiz şeker hastaları sağlıklarına özel bir önem göstermek zorundadırlar. Günlük yaşamlarının bu biraz da zor olan tedbirleri karşılığında onlarda sağlıklı insanlar gibi yaşamlarını sürdürebilirler.
1 yorum:

Abdulkadir Tekin
Verdiğininiz bilgiler çok yararlı bunun için teşekkür ederim . Bir düzeltme yapmak istiyorum . Alfa hücrelerinin salgıladığı hormon glukagon hormonu olacaktı . Bir yıla yakındır diyabet hastasıyım . Böyle bilinclendirici örnek ve veriler paylaştığınız için tekrar teşekkür ederim .
21.12.11