Kalp ve damar hastalıklarının büyük bir kısmı kan kolesterolünün yüksekliğinden ileri gelir. Kandaki kolesterol miktarının beslenme alışkanlığı ile yakın ilişkisi vardır. Geçmişte ağır yemekler yemek sadece bir zenginlik göstergesi değil, aynı zamanda sağlıklı bir vücudu simgelerdi. Günümüzde beslenme ile ilgili çok daha doğru bilgilere sahibiz ve beslenme alışkanlıklarımızda ciddi değişiklikler oldu. Özellikle de yağlı besinlere bakış açımızda önemli farklar oluştu. Yağ bileşimlerinden biri olan kolesterol, bir çok rahatsızlığın nedeni olarak görülüyor.
Peki kolesterol nedir?
Şurası muhakkak ki vücudumuzdaki her unsurun belirgin bir rolü ve faydası vardır. Hücrelerin zarında bulunan kolesterolde yaşam için zorunlu bir maddedir. Yediklerimiz vücudumuzu üç ana besin maddesiyle besler. Bunlar proteinler, karbonhidratlar ve lipit de dediğimiz yağlardır. Yağın ana bileşiklerinden biri, kendisi de yağlı asitlerden oluşan trigliserittir. Bunda az miktarda fosforit ve kolesterolde bulunur.
Kolesterol karmaşık bir çekirdek yapısına sahip mumsu bir moleküldür. Bu molekül suda yada kanda çözümlenmez. Vücudumuzdaki kolesterolün iki kaynağı vardır. Bir bölümü aldığımız besinlerden vücuda girer ama mühim bir kısmı da vücudumuz tarafından ihtiyaca göre üretilir.
Besinlerden gelen kolesterol hayvansal gıdalardandır. Sebze ve meyve gibi bitkilerde kolesterol yoktur. Kolesterol sadece et ve hayvansal yağlarda bulunmaz. Hayvansal besinlerden yumurta, süt ve tereyağında da kolesterol vardır. Kısacası her türlü hayvansal besinde az yada çok kolesterol bulunur.
Vücudun ürettiği kolesterolün temel üreticisi karaciğerdir. İnce bağırsaklar ve adrenalin kesesi gibi bazı organlarımızda az miktarlarda da olsa kolesterol üretir. Kolesterolün bir miktarı karaciğer tarafından hem üretilir, hem de bir kısmı safra asidi yapmak için kullanılır. Her ne kadar safra asidi kolesterolün emisyonunu yapsa da kendi de kolesterolden oluşmuştur. Bu şekilde yapı değiştiren kolesterol ince bağırsaklara geçerek, yağların sindirimine yardımcı olur.
Karaciğer ve diğer organlarda değişime uğrayan kolesterol, kan dolaşımı yoluyla vücudun tüm hücrelerine taşınır. Kolesterol kanda çözümlendiği için bazı proteinlerle oluşan lipoproteinlere bağlanarak taşınabilir. Kolesterol karaciğerden kana karışarak düşük yoğunluklu lipoproteinler vasıtasıyla dokulara ulaşır.
Dokular tarafından kullanılmayan kolesterolse yüksek yoğunluklu lipoproteinler tarafından yeniden karaciğere döner. Burada karaciğer tarafından yeniden soğrulan kolesterol sindirim görevine devam eder.
Kolesterolün Vücuttaki Görevleri
Kolesterolün vücutta birçok hayati işlevi vardır. Safra üretimine katkıda bulunarak sindirime yardımcı olur. Ayrıca kolesterol kan plazmasının bileşiklerinden biridir ve kanda düşük yoğunluklu ve yüksek yoğunluklu lipoprotein olarak dolaşır. Kolesterolün bir başka görevi de vücut dokularının oluşmasını sağlamaktır. Öyle ki hücre zarını oluşturan ana bileşiklerden biride kolesteroldür.
Kolesterolün sinir sisteminin düzgün işlemesinde de rolü vardır. Sinir hücrelerinde bol miktarda kolesterol vardır ve diğer lipitlerle beraber sinirlerin kılıfı konumunda olan miyelin tabakasını oluşturur. Bu nedenle kolesterol beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesi içinde gereklidir. Hem beyin hem de omurilik kolesterol bakımından zengin organlarımızdır. Son olarak kolesterol hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsellik hormonlarının üretiminde önemli bir role sahiptir.
Kolesterol yaşam için çok gereklidir. Tüm yaşam boyunca bir organdan diğerine geçerek işlevini yerine getirir. Bu nedenle kolesterolün sağlımız için zararlı ve yararsız olduğu inancı doğru değildir. Vücudumuz işlevlerini sağlıklı olarak yürütebildiği ve doğru miktarda kolesterol aldığı sürece, aldığı kolesterolü en iyi şekilde kullanıp fazlasını vücuttan atar.
Ama bazı hallerde ve çoklukla kalıtsal nedenlerle kolesterol vücudumuzda uygun şekilde kullanılmamakta ve bunun sonucunda kan plazmasındaki kolesterol normal seviyenin üzerine çıkmaktadır. Kandaki kolesterolün belirli bir sınırın üzerine çıkması zararlı ve hatta son derece ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
Kolesterolün işlevlerini uygun yapmaması halinde safra kesesinde bir takım sorunlar baş gösterir. Safra ve safra asidinde kolesterol olduğunu biliyoruz. Safra asidine oranla kolesterol daha fazla artarsa bu fazla kolesterol toplanarak safra kesesi taşlarını oluşturur. Safra taşları kanallarda dolaşırken ciddi sancılara neden olur. Eğer kanal kapanır ve safra bağırsaklara geçmezse karaciğere dolan safra sarılığa neden olur.
Hiper-kolesterol de kronik olarak kanda normal sınırların ötesinde kolesterol bulunur. Bu durum kişiyi bazı kalp ve damar hastalıklarına ve daha pek çok hastalığa karşı hassas hale getirir. Kanda kolesterol düzeyinin yüksek olması, damar sertliğinin en önemli nedenidir. Bu durumda kolesterol ve diğer yağlı maddelerden oluşan katmanlar, damarların iç yüzeyinde oluşan çökeltiler, zamanla kalınlaşır ve kalsiyum çökeltileriyle sertleşerek damar duvarlarını nedbe dokusuna dönüştürürler. Kan dolaşımının bloke olmasıyla, dokuların kansız ve oksijensiz kalmasına neden olur.
Bu durum genellikle kalbi besleyen atardamarları etkiler. Bu ise kalp krizine neden olabilir. Aynı durum beyne giden damarlarda da görülebilir ki bunun sonucu kısmi yada genel bir felç durumu ile ölümdür. Aynı olay bacaklarda oluşursa sonucu kangrene kadar gidecek sorunlara yol açabilir ki bu durumda uzvun kesilmesi söz konusudur.
Düşük yoğunluklu lipoproteinlere bağlanan kolesterol damar sertliğine neden olan tiptir. Buna kötü kolesterol denilmektedir.
Buna karşın yüksek yoğunluklu lipoproteinler ters istikamette hareket ederek damarlardaki fazla kolesterolü karaciğere taşıyıp orada safra asidine dönüştürerek vücuttan atılmasını sağlar. Bunlara iyi kolesterol diyebiliriz.
Kolesterolün vücudumuzda önemli görevleri olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Ama aşırı kolesterollü besinler ile beslenme sonucu bu yararlı işlevlerinin aksine zararlı olmaları da söz konusudur. Kalıtsal nedenler de bu sonucu daha ciddi bir hale getirebilir. Bu nedenle yetişkinlerde olduğu kadar gençlerde de doğru ve sağlıklı beslenme alışkanlığı önem taşımaktadır. Bol bol taze sebze ve meyve yemek ve aşırı yağlı yiyeceklerden kaçınmak alınacak ilk ve en etkin yöntemdir.
Peki kolesterol nedir?
Kolesterol Molekülü |
Kolesterol karmaşık bir çekirdek yapısına sahip mumsu bir moleküldür. Bu molekül suda yada kanda çözümlenmez. Vücudumuzdaki kolesterolün iki kaynağı vardır. Bir bölümü aldığımız besinlerden vücuda girer ama mühim bir kısmı da vücudumuz tarafından ihtiyaca göre üretilir.
Besinlerden gelen kolesterol hayvansal gıdalardandır. Sebze ve meyve gibi bitkilerde kolesterol yoktur. Kolesterol sadece et ve hayvansal yağlarda bulunmaz. Hayvansal besinlerden yumurta, süt ve tereyağında da kolesterol vardır. Kısacası her türlü hayvansal besinde az yada çok kolesterol bulunur.
Vücudun ürettiği kolesterolün temel üreticisi karaciğerdir. İnce bağırsaklar ve adrenalin kesesi gibi bazı organlarımızda az miktarlarda da olsa kolesterol üretir. Kolesterolün bir miktarı karaciğer tarafından hem üretilir, hem de bir kısmı safra asidi yapmak için kullanılır. Her ne kadar safra asidi kolesterolün emisyonunu yapsa da kendi de kolesterolden oluşmuştur. Bu şekilde yapı değiştiren kolesterol ince bağırsaklara geçerek, yağların sindirimine yardımcı olur.
Karaciğer ve diğer organlarda değişime uğrayan kolesterol, kan dolaşımı yoluyla vücudun tüm hücrelerine taşınır. Kolesterol kanda çözümlendiği için bazı proteinlerle oluşan lipoproteinlere bağlanarak taşınabilir. Kolesterol karaciğerden kana karışarak düşük yoğunluklu lipoproteinler vasıtasıyla dokulara ulaşır.
Dokular tarafından kullanılmayan kolesterolse yüksek yoğunluklu lipoproteinler tarafından yeniden karaciğere döner. Burada karaciğer tarafından yeniden soğrulan kolesterol sindirim görevine devam eder.
Kolesterolün Vücuttaki Görevleri
Kolesterolün vücutta birçok hayati işlevi vardır. Safra üretimine katkıda bulunarak sindirime yardımcı olur. Ayrıca kolesterol kan plazmasının bileşiklerinden biridir ve kanda düşük yoğunluklu ve yüksek yoğunluklu lipoprotein olarak dolaşır. Kolesterolün bir başka görevi de vücut dokularının oluşmasını sağlamaktır. Öyle ki hücre zarını oluşturan ana bileşiklerden biride kolesteroldür.
Kolesterolün sinir sisteminin düzgün işlemesinde de rolü vardır. Sinir hücrelerinde bol miktarda kolesterol vardır ve diğer lipitlerle beraber sinirlerin kılıfı konumunda olan miyelin tabakasını oluşturur. Bu nedenle kolesterol beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesi içinde gereklidir. Hem beyin hem de omurilik kolesterol bakımından zengin organlarımızdır. Son olarak kolesterol hem erkeklerde hem de kadınlarda cinsellik hormonlarının üretiminde önemli bir role sahiptir.
Kolesterol yaşam için çok gereklidir. Tüm yaşam boyunca bir organdan diğerine geçerek işlevini yerine getirir. Bu nedenle kolesterolün sağlımız için zararlı ve yararsız olduğu inancı doğru değildir. Vücudumuz işlevlerini sağlıklı olarak yürütebildiği ve doğru miktarda kolesterol aldığı sürece, aldığı kolesterolü en iyi şekilde kullanıp fazlasını vücuttan atar.
Ama bazı hallerde ve çoklukla kalıtsal nedenlerle kolesterol vücudumuzda uygun şekilde kullanılmamakta ve bunun sonucunda kan plazmasındaki kolesterol normal seviyenin üzerine çıkmaktadır. Kandaki kolesterolün belirli bir sınırın üzerine çıkması zararlı ve hatta son derece ciddi sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olur.
Kolesterolün işlevlerini uygun yapmaması halinde safra kesesinde bir takım sorunlar baş gösterir. Safra ve safra asidinde kolesterol olduğunu biliyoruz. Safra asidine oranla kolesterol daha fazla artarsa bu fazla kolesterol toplanarak safra kesesi taşlarını oluşturur. Safra taşları kanallarda dolaşırken ciddi sancılara neden olur. Eğer kanal kapanır ve safra bağırsaklara geçmezse karaciğere dolan safra sarılığa neden olur.
Kolesterol ve Nedbe dokusu |
Bu durum genellikle kalbi besleyen atardamarları etkiler. Bu ise kalp krizine neden olabilir. Aynı durum beyne giden damarlarda da görülebilir ki bunun sonucu kısmi yada genel bir felç durumu ile ölümdür. Aynı olay bacaklarda oluşursa sonucu kangrene kadar gidecek sorunlara yol açabilir ki bu durumda uzvun kesilmesi söz konusudur.
Düşük yoğunluklu lipoproteinlere bağlanan kolesterol damar sertliğine neden olan tiptir. Buna kötü kolesterol denilmektedir.
Buna karşın yüksek yoğunluklu lipoproteinler ters istikamette hareket ederek damarlardaki fazla kolesterolü karaciğere taşıyıp orada safra asidine dönüştürerek vücuttan atılmasını sağlar. Bunlara iyi kolesterol diyebiliriz.
Kolesterolün vücudumuzda önemli görevleri olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Ama aşırı kolesterollü besinler ile beslenme sonucu bu yararlı işlevlerinin aksine zararlı olmaları da söz konusudur. Kalıtsal nedenler de bu sonucu daha ciddi bir hale getirebilir. Bu nedenle yetişkinlerde olduğu kadar gençlerde de doğru ve sağlıklı beslenme alışkanlığı önem taşımaktadır. Bol bol taze sebze ve meyve yemek ve aşırı yağlı yiyeceklerden kaçınmak alınacak ilk ve en etkin yöntemdir.
2 yorum:
Bu durumda sizin tavsiyeleriniz nelerdir, daha once mantar icin 3 aylik bir antibiyotik tedavisi gordu fakat bir cozum alamadik.
Saglicakla
Şu yazının yorumlarındaki kremi uygulayabilirsiniz.
http://www.coreklen.com/2009/03/nasil-yenir.html
Lütfen soru sormadan önce, sorunuzu öncelikle arama kutusunu kullanarak araştırınız.