Çocuk bakımı hakkında bilgiler

Çocuk Bakımı
Çocuk Bakımı
Yeni doğmuş bir bebeğin yaşamında büyük bir değişiklik olmuştur. Ana rahminin koruyucu ortamından uzaklaşıp, kendi gayretiyle yaşayacak artık. İşte bu yeni yaşam başlangıcında ona bu kadar ilgi gösterilmesinin nedeni de bu. Doğumdan 1 dakika sonra 5 dakika sonra 10 dakika sonra doktor ve konunun uzmanları yeni doğmuş bebeğin sağlık kurumunu apgar sistemine göre değerlendirip kontrol altında tutarlar.

Çekildiği zaman kolları tepki gösteriyor ve sağlıklı bir şekilde avaz avaz ağlıyor ise bu iyiye işarettir. 10 puanlık apgar ölçeğinin 5 ana unsuru var. Her biri 0 ile 2 arasında değerlendiriliyor. Değerlendirmede dikkate alınan unsurlar şunlar. Cildin rengi, ağlama dahil vücut refleksleri, kasların gücü, kol ve bacakların hareketleri, fazla hızlı olmayan düzgün solunum ve son olarak kalp atışlarının düzeni. Apgar ölçeğine göre 8,9 ve 10 puan toplanması mükemmel bir sağlık durumunun işaretidir. 4, 5, 6 ve 7 puan orta bir sağlık durumudur. 0, 1, 2 ve 3 puan arası ise kritik bir sağlık durumunu gösterir. Eğer puan kritik bir durumu gösteriyorsa bebeğin yoğun bakıma alınarak acil bir müdahaleye ihtiyacı olduğu anlaşılır.

Apgar testi acil müdahale gereken hallerde gecikmemek açısından zorunludur. Ne var ki bebeğin durumunun normal bulunması ilerde bazı olumsuz durumların oluşmayacağı anlamına gelmez. Buna karşın ciddi görünen bir durumda doğumdan kısa bir süre sonra düzelecek geçici bir doğum komplikasyonu olabilir ve yoğun bakımda geçireceği kısa bir süreden sonra her şey normale döner. Apgar testinden alınan ilk puan bebeğin sağlık durumuyla ilgili ilk rapordur. Bu rapor bebeğin hayatı boyunca önem taşır.

Çocuk Kontrolü
Çocuk Kontrolü
Normal şartlarda doğumu takip eden ikinci hafta ile birinci ay arasında ebeveynler çocuklarını ilk olarak doktora götürürler. 2., 4., 6., ve 9. aylarda, 1 yaşında, 15 aylıkken ve 18 aylıkken doktoru ziyaretler devam eder. Bundan sonra 2. yaşında ve her yaş dönüşünde doktor kontrolü gerekir. Bu ziyaretlerin nedeni çocuğun psikomotor denilen algısal ve devimsel gelişmesini kontrol etmek, önceki kontrollerde görünmeyen kusurlu gelişim ve olağandışı durumların olup olmadığını ve aşıların zamanında yapılıp yapılmadığını görmektir.


Doktor çocuğun beslenme ve uyuma alışkanlıklarının nasıl olduğunu soruşturur. Bebeğin boyu, ağırlığı ve kafatası çevresini ölçer. Gelişmeleri not eder ve bir grafik üzerinde gelişmelerin normal olup olmadığını saptar. Normal sınırların dışında kalan durumlar eksik yada aşırı beslenmeyi işaret eder. Uzmanlar ve ebeveyn arasındaki yakın işbirliği çocuk bakımını ve gelişimini sağlıklı bir biçimde izlemenin en doğru yoludur. Yeni anne ve babayı endişelendiren pey çok şey vardır.


Örneğin bebeğin sık sık ağlaması nedendir? Acaba bir sağlık sorunundan mı?

Açlık, mide sancısı, kulak iltihabı, idrar yolları iltihabı, aile ortamındaki gergin bir hava, özellikle annedeki ruhsal bir sıkıntı bebekte rahatsızlık ve hırçınlık meydana getirir. Bebekler konuşarak meramlarını anlatamadıklarına göre onların yaşantılarının tüm ayrıntılarını bilmeden doktor doğru tanı ve tavsiyede bulunamaz.

Menopoz hakkında bilgiler

Menopoza giren bir kadında adet kanamaları kesilir, vücutlarında fiziksel ve ruhsal bazı değişimler olur. Bu dönemin belirtileri her kadında farklıdır. Menopoz kadınların genellikle 45 ila 55 yaşları arasında karşılaştıkları bir durumdur. Gelişmiş toplumlarda kadınların yaşam süresi 80’in üzerinde olduğuna göre onların önünde daha yaşamlarının 3 te 1’i kadar süre var. Menopozdan hemen önce adet kanamalarında düzensizlikler başlar. Bu dönemde kadınların çoğunda benzer sıkıntılar olur. Bunların en yaygın olanı halk arasında sıcak basması olarak adlandırılmıştır.

Kadınların çoğu bu dönemde hassaslaşır. Dölyolu çekilir, nemliliğini yitirir ve bu nedenle bazı kadınlar cinsellik güdülerinin biteceğini düşünürler. Deri incelir ve kurur. Kırışıklıklar oluşmaya başlar. Kadınların yüzde 75’inde bu dönem ılımlı geçer. Yüzde 10’u bu dönemi dayanılması güç şikayetlerle geçirirken, yüzde 15’inde ise adetten kesilmeden başka hiçbir değişiklik olmaz.

Menopoz genellikle kemik hücrelerinin ve dokusunun zayıflaması sonucu osteoporozu beraberinde getirir. Bu oldukça ciddi bir sorundur. Omuriliğin kamburlaşması, kemiklerin zayıflaması ve bunun sonucunda kırık tehlikesinin artması bunların arasındadır. Menopoz kadınlarda kalp ve damar hastalıklarının da ortaya çıktığı bir dönemdir.

Bu değişimler neden olur?
Menopozlu bir kadının vücudunda neler olmaktadır?

Menopoz ve Üreme Sistemi
Menopoz ve Üreme Sistemi
Bu soruların cevaplarını tam olarak verebilmek için kadınlarda üreme sisteminin nasıl çalıştığına bakmakta fayda vardır. Ergenlik ve menopoz arasında geçen yıllarda kadın ayda bir tane olmak üzere ortalama 400 adet yumurta üretir. Bu arada bir kadının vücut sağlığı için gerekli olan östrojen ve projesteron hormonları da salgılanır. Bu hormonlar kadınların doğurganlığı konusunda da önemli bir rol sahibidirler.

Östrojen hormonu yumurtalıklar, dölyolu ve meme bezleri üzerinde etkilidir. Dölyolu tüpünün kalın ve kas yapısındaki duvarlarının oluşmasından, bu borunun kasılmalarından ve bazı hormonların salgılanmasından sorumludur.

Projesteron döllenmiş yumurtanın dölyatağının duvarlarında tutunabilmesi için mukus salgılamayı kontrol altında tutar.

Menopoz, Hipotalamus ve Hipofiz Guddesi Östrojen ve Projesteron Salgılanması
Hipotalamus ve Hipofiz
Guddesi Östrojen ve
Projesteron Salgılanması
Yumurtalıkların çalışmasını tam olarak anlamak için bilmemiz gereken bir unsur daha vardır. Hipotalamus. Beyinde üçüncü karıncığın tabanını oluşturan bu bölge bir bilgisayar gibi vücudun hormonal dengesini sağlar. Yumurtlama döngüsü burada başlar. Hipotalamus, hipofiz guddesini uyararak yumurtalıklara hormon salgılanması emrini verir. Hipofiz guddesi iki hormon salgılar. Bu hormonlar, yumurtalıklara östrojen ve projesteron salgılama talimatı verir.


Menopoz bir kadının vücudunda yumurta üretimi durunca başlar. Yumurtalıklar zayıflar, östrojen ve projesteron hormonları salgılanamaz hale gelir. Oysa hipotalamusa bazı hormonların salgılarını durdurma talimatını da bu hormonlar vermektedir. Hipotalamus da hormon salgılarının durdurulması talimatını alamadığından yumurtalıkları harekete geçirmek için bu hormonları salgılamaya devam eder ama artık yumurtalıklar onlara cevap vermemektedir.

Menopoz Döneminde Yumurtalıkların Küçülmesi
Menopoz Döneminde
Yumurtalıkların
Küçülmesi
Vücutta denge bozulmuştur. Kadınların menopoz döneminde yaşadıkları değişimlere neden olan fizyolojik bir durum ortaya çıkmıştır. Sıcak basma menopozun en belirgin emaresidir. Kadınların yüzde 85’i az yada çok bunu hisseder. Bu durum östrojen azalmasıyla doğrudan ilişkilidir. Östrojenin azalmasının bir başka sonucu kolajendeki azalmadır. Kolajen, vücudun tüm dokularının protein ihtiyacını karşılayan salgıdır. Kolajen eksikliği diğer sonuçların yanında derinin kalınlaşması, kuruması ve buruşması sonucunu doğurur.

Doğum sonrası anne-bebek hakkında bilgiler

Doğum Sonrası Anne Bebek
Doğum Sonrası Anne Bebek
Yeni doğmuş bir bebek. Adeta bir mucize. Hem de oluşumuna katkıda bulunduğunuz bir mucize. Aylar süren hamilelik ve doğum sarsıntısı artık geride kaldı. Şimdi bir annesiniz. Bebeğinizin doğduğu andan itibaren bakıma ihtiyacı vardır. Artık her yönüyle size bağımlı olan bir yaşam başlamıştır. Ona nasıl bakacaksınız? Bir anne olarak sorumluluklarınız nelerdir?

En önemli işiniz onu beslemektir. Yeni doğan çocuk için anne sütü en ideal en bulunmaz besindir. Anne sütü ile beslenmenin bebek için sayılamayacak kadar çok yararı vardır. Sağlıklı bir annenin sütünde yeni doğan bir bebeğin büyümesi için gerekli olan her türlü besin ve bebeği hastalıklara karşı koruyan antikorlar vardır. Emzirmek anne içinde yararlıdır. Anne sütü temiz ve sağlıklıdır, masrafsızdır ve bebeğiniz her istediğinde hazırdır.

Sütünüzün devamlı olmasında bebeğinizin de katkısı vardır. Vücudunuza süt üretme emir ve uyarısını veren dürtü bebeğinizin emme hareketidir. İlk olarak gelen süt ince ve suludur. Bu süte kolostrum yada ağız sütü denir. Ağız sütü yeni doğan çocuklar için son derece yararlıdır. Bir yandan bebeği beslerken öte yandan onu hastalıklardan koruyan bir özelliğe sahiptir. Bebeğinizin emişi birkaç gün içinde gerçek sütü de getirecektir.

Emziren bir anne olarak sizde iyi gıda almaya ve sulu şeyler içmeye özen göstermelisiniz. Gevşemeye çalışın, rahat olun, olabildiğince dinlenin. Çocuğunuz için sağlıklı ve güçlü olun. Bazı anneler emzirmek yerine mama vermek zorunda kalabilirler. Emzirip emziremeyeceğinizi size doktorunuz söyleyecektir. Eğer çocuğunuz biberonla beslenecekse bunun en güvenli şeklini öğrenmelisiniz.

Süt tozunu karıştırmak için mutlaka kaynamış su kullanın. Mikroplardan arındırmak için şişeleri ve emzikleri kullanımdan önce mutlaka kaynatmalısınız. Kurallara ve doktorun tavsiyelerine uyulmaması, biberonla beslenmeyi bebeğinizin sağlığı için tehlikeli hale getirebilir. Emzirmek, hiçbir beslenme sistemiyle karşılaştırılamayacak üstünlüklere sahiptir. Bebeğiniz katı besinle beslenecek hale gelinceye kadar onu emzirmeye devam etmenizde sayısız fayda vardır.

İlk günden itibaren siz ve bebeğiniz sağlık kontrolü altında tutulmalısınız. Doğumu takip eden ikinci hafta çocuğunuzu doktora götürmelisiniz. Doktor bebeğinizin gözlerini ve kulaklarını kontrol eder. Kalp atışları ve solunumunu dinler, elle muayene sonucu vücudunun sağlıklı olup olmadığına bakar. Basit testlerle bebeğinizin kaslarındaki gelişmeyi kontrol eder.

Zayıf doğmuş olan çocukların sağlık durumlarına daha çok önem vermek gerekir. Çoğunlukla hamilelikleri sırasında iyi besin almayan annelerin bebekleri bu tehlike ile karşı karşıyadır. Annenin yaşının küçük olması, alkol veya uyuşturucu kullanıyor olması gibi durumlar bu ihtimali arttırır.

Yeni doğan bir bebek ana rahminde değil de bir başka ortamda yaşamaya her geçen gün biraz daha fazla uyum gösterir. Gözleri zamanla ışığa alışır, bakmaya başlar. Kulakları sesleri ve gürültüleri duyar. Yattığı yerden başını kaldırmaya çalışır. Kendisine dokunulmasından hoşlanır. Kaslarını germeye, gerinmeye başlar.

Adet dönemi hakkında bilgiler

Adet görme elbette bir hastalık olarak nitelendirilemez. Aksine bir kadının vücut sağlığının yerinde olduğunun belirtilerinden biridir bu durum. Bir genç kızın adet görmesi onun kadınlığa attığı ilk adım olup, bir çocuk sahibi olması yetisini kazandığını gösterir. Oysa bu doğal olay bir zamanlar tabuydu. Normal yaşamı kesintiye uğratan bir sorun olarak görülürdü. O devrin insanları kadınların her ay kan kaybetmelerine rağmen hala sağlıklı kalabilmelerine hayretle bakarlardı. Bu durumu doğaüstü güç olarak bile kabul ettikleri zamanlar bile oldu.

Hatta adet gören kadınların bir araya gelerek fırtınalara ve yıldırımlara meydan okuyabileceklerine inananlar vardı. Orta çağda adet gören bir kadının kiliseye gitmesi ve dini etkinliklere katılması yasaklanmıştı. Hiçbir esasa dayanmayan bu saçma düşünce ve uygulamalara artık günümüzde yer yoktur. Ama bazı gelişmemiş topluluklarda adet görme gizemli ve hala sıra dışı bir olay olarak kabul edilmektedir.

Normal şartlar altında adet görme 10 ila 15 yaşları arasında biraz düzensiz yada fazla kanamalı olarak başlar. Ortalama yaşı ergenliğin başladığı 12 yaş olarak alabiliriz. Ancak bu yaşın iklime göre değiştiği de bilinir. Sıcak iklimlerde kuzey ülkelerine göre 2 yıl kadar önce başladığı görülmektedir. Eğer bir sağlık sorunu çıkmazsa adet görme menopoza kadar yani 50 yaş civarına kadar devam eder. Genç kızlar için adet görmeye başlamanın çocukluktan erişkinliğe atılmış bir adımın ötesinde önemi vardır. Beraberinde birçok fiziksel ve ruhsal değişiklikler getirir, cinsellik oluşmaya başlar. Bu dönem bir keşif, etrafını ve kendini başka bir gözle tanıma dönemidir.


Ergenlik yıllarında bir kızın vücudunda birçok değişiklik olur. Cinsel organlarında gelişmeler başlar. Döl yatağı borusu, döl yatağı ve döl yolu gibi cinsel organlarda değişimler olur. Adet görme döneminin başlaması kadında üreme sisteminin olgunluğa ulaştığının kanıtıdır. Değişiklikler yavaş yavaş olurken, ikinci dönemdeki değişikliklerde onları takip eder cinsel organ ve koltuk altlarında tüylenme, göğüslerde büyüme görülür. Bütün bu fiziksel değişimlerin genç kızlarda ruhsal etkileri de olur.

Bir genç kız bu fiziksel değişimler sırasında korku, üzüntü, neşe gibi çelişkili duyguların baskısı altındadır. Bu konuda aile ortamının büyük önemi vardır. Eğer ailesi arkadaşları ve yakınları genç kızın bu dönemini akılcı ve anlayışlı bir yaklaşım gösterirse bu dönem çok daha huzurlu hatta neşeli geçer. Bazı hallerde ilk adet görmeden sonra ikincisi için birkaç ay beklemek gerekebilir. İlk aylarda kanamanın miktarı ve süresi belirsizlik taşıyabilir, bunlar normaldir. Adet görmenin istikrarlı bir düzeye ulaşması bazı durumlarda 2 – 3 yıl bile alabilir.

Adet Kanaması
Adet Kanaması
Döl yatağı içindeki endometrium dokusunun parçalanıp dökülmesinin ardından adet kanaması başlar. Döl yatağının duvarını oluşturan endometrium, bir sonraki çevrimin hücre çoğalması aşamasında yenilenir. Adet görme süresi 3 ila 5 gün devam eder. Bu sırada 50 ila 100 ml kan kaybı olur ki bu vücudu zayıf düşürecek miktar değildir. Aslında akıntının süresi ve miktarı kişiden kişiye büyük ölçüde değişir. Adet görmenin ilk günü adet döneminin başladığı gündür ve bir sonraki adet görmeye kadar devam eder. Dönem ortalama 28 gündür, ancak 21 günde tekrarlandığı yada 35 güne kadar uzadığı da olabilir.

Doğum Sonrası Hüznü ve Depresyonu

Doğum Sonrası Hüznü
Doğum Sonrası Hüznü
Çok uzun bir bekleyiş, zor ve zahmetli bir gebelik sonrasında bebeğin kucağa alınması. Evet bundan daha mutluluk verici ne olabilir ki diye düşünülerken anlamlandırılamayan sıkıntı, olup olmadık durumlarda ağlama. Pek çok ailede şaşkınlık ve üzüntü meydana getiren bu süreç, aslında onu yaşayan kadınlar için çok tanıdık bir dönem: doğum sonrası hüznü. Doğum yapan kadınların yaklaşık yarısında hafif ya da şiddetli yaşanan bu dönem anneyi endişelendirmemeli, bunu her kadının yaşayabileceğini bilip önlemlerini almalıdır.


Bu dönem nasıl yaşanmaktadır?

Aylardır beklenen bebek ile anne baş başa kaldığında bebeğin bakımını, sorumluluğunu alamama endişesi yoğun olarak yaşanır. Annenin yaşamında her zamankinden farklı bir dönem başlamıştır. Kendini anlatamayan, mızmızlanan, sık sık ağlayan bir bebek annenin kendisini çaresiz hissetmesine neden olmaktadır. Hatta bazı anneler kendi anneliklerini bile sorgulamaya başlamaktadır. Halbuki bu dönemde bebeğin dünyaya, annenin de bebeğe uyum sağlamaya çalıştığının bilinmesi aileyi rahatlatmaktadır.

Yaşamdaki değişiklik dışında, gebelik ve doğum sonrasındaki hormon düzeylerindeki değişiklikte duygu değişikliklerine neden olmaktadır. Duygulardaki bu değişim ilk iki günde en yoğun olarak yaşanmaktadır. Bu süreçte genellikle sık sık ağlama, çabuk yorulma, dikkat dağınıklığı, bir konuya odaklanamama, bebeğine karşı abartılı endişe, uyku bozuklukları sıkça yaşanmaktadır. Genellikle de doğum sonrası hüzün iki hafta içerisinde tedaviye gerek kalmadan azalarak geçmektedir. Tabi ki bu dönemin atlatılmasında başta baba olmak üzere diğer aile fertlerinin desteği önem taşımaktadır.

Doğum sonrası hüzün eğer iki hafta içerisinde geçmezse depresyon riski artmaktadır. Doğum sonrası depresyon ilk 4 haftada ortaya çıkmakta ve doğum sonrası hüzne göre annede çok daha sıkıntıya neden olmaktadır. Mutsuzluk, hayattan zevk alamama, isteksizlik, uyku sorunları gibi belirtilerden çocuğa şiddet ya da intihar düşüncesine kadar çok geniş belirti yelpazesi şeklinde görülebilir. Hüznün depresyona ilerlemesinde evliliğin kötü gitmesi, planlanmayan gebelik olması, yakın zamanda ciddi stres yaşanması, aile desteğinin yetersiz olması gibi faktörler rol oynamaktadır.

Doğum sonrası depresyon ortaya çıktığında mutlaka bir uzman yardımı gerekmektedir. Tedavi annenin sağlığı kadar bebeğin fiziksel ve ruhsal gelişimi için oldukça önem taşımaktadır. Çünkü depresyondaki anne bebeğinin ihtiyaçlarını karşılayacak enerji ve istekte değildir. Tedavide hastanın durumuna göre ilaç tedavisine ya da psikoterapiye karar verilmelidir.

Sonuç olarak doğum sonrası hüzün normal bir duygu durumdur. Aile desteği ile hızlıca düzelmekte ancak uzaması durumunda mutlaka önlem alınması gerekmektedir. Annelerin bu durumun normal bir dönem olduğunu bilerek doğum sonrası dönemine girmeleri uyum sürecini de hızlandırmaktadır.


Dr. Duygu Yiğittürk
Kaynak: Objektif

Gebelik ve doğum hakkında bilgiler

Gebelik Kontrolleri
Gebelik Kontrolleri
Doğum insanlık kadar eski ve son derece doğal bir olaydır. Ama ilk çocuğu olan bir anne için yepyeni bir tecrübedir. 20.yy’a kadar gebelik ve doğum sadece doğanın şartlarında oluşan bir olaydı ve oluşan bir komplikasyon bazen bir cana bazen iki cana mal olurdu. Doğum forsepsin kullanılmaya başlandığı 17.yy’dan 20.yy’a kadar önemli bir yenilik tanımamıştı. 20.yy’ın başına kadar anne adaylarının yüzde 6 ila 8’i doğum sonrası ateş yükselmesi sonucu hayatını yitiriyordu. Ölüm nedeni bakteri kökenli iltihaplanmalardı.

19.yy’dan itibaren ebelerin ellerinin ve aletlerinin mikroplardan arındırılması önlemleri alınmaya başlandı. Bu önlemler doğum sonrası enfeksiyonlarında ve bunlardan kaynaklanan ölüm vakalarında büyük bir azalmaya neden oldu. Doğuma yardımcı olanların temizliği bu ölümlerin yarı yarıya azalmasını sağladı. 20.yy’da antibiyotiklerin bulunmasıyla da iltihaplanma sonucu ölüm vakalarına rastlanmaz oldu.

Günümüzde ise doğum anı ve sonrasındaki ölüm vakaları 10.000’de 1 gibi yok denecek bir rakama düşmüştür. Bunun belirgin iki nedeni gebelik sırasında alınan sıhhi önlemler ve doğum anındaki tersliklere alınmaya başlanan acil müdahale yöntemleridir.

Gebelik halinde annenin vücudun da bir seri değişiklik olur. Döllenme genellikle döl yatağı borusunun sonuna doğru olur. Yumurtanın döl yatağına inmesi yaklaşık bir hafta zaman alır. Zigot denilen döllenmiş yumurta bu sırada sürekli olarak ikiye bölünür. Ve bu bölünmeler devam eder. Bu sırada döl yatağının duvarlarında bir takım değişiklikler olur. Endometrium denilen mukoza zarı kalınlaşır ve zigot döl yatığının duvarına yapışır ve annenin kan damarları yumurtayı çevreleyecek bir biçimde dallanır. Böylece bu damarlarla embriyonik hücreler arasında kan dolaşımı başlar ve hücre blastosist adını alır.

Döllenmiş yumurtanın annenin dokularının kaynaşmasından oluşan ve etene denilen bu yapı embriyonla annenin kan dolaşımı arasında bir bağlantı kurar ve metabolizma artıklarının alışverişini sağlar. Embriyo büyürken göbek kordonu oluşarak besinlerin anneden embriyoya geçişini sağlar. Plasenta fetüsün ihtiyacı olan madeni tuzları, karbonhidratları, yağları, hormonları ve vitaminleri sağlar. Fetüs oksijen alıp karbondioksit vermeyi de plasenta aracılığıyla gerçekleştirir. Ancak plasenta su ve hava geçirmeme özelliğine sahip değildir. Toksinleri, antibiyotikleri, alkol ve uyuşturucuları da fetüse geçirmeye uygun bir yapıdadır.

Gebelik sırasında ilk altı ay içinde ayda bir kez doktora görünmek yeterlidir. Ne var ki aşağıdaki sorunların oluşması halinde hiç gecikmeden bir doktora görünmek gerekir.

  • Kanama,
  • Elde yada yüzde kızarıklık veya şişlikler,
  • Yüksek ateş,
  • Beyin hareketlerinde hissedilebilir bir farklılık.

Bebeğin Ultrason Görüntüsü
Bebeğin Ultrason Görüntüsü
Doktor 16’ncı haftada yaptığı muayenede fetüsün gelişiminde bir sorun olup olmadığını saptamak üzere annenin döl yatağını kontrol eder. 16. ve 20. haftalar arasında doktor anneden ultrason yaptırmasını isteyebilir. Ultrason fetüsteki gelişmeyi daha net görüp, gebelik durumunu daha net değerlendirmeyi sağlar. Bebeğin büyümesi yada plasentayla ilişkisinde olağan dışı durumlar varsa bunlarda ultrason aracılığıyla görülür. Gebeliğin son üç ayında kontroller sıklaşır ve 37’nci haftadan sonra haftalık hale gelir. Doktor fetüsün pozisyonunu kontrol eder ve doğum tarihini saptar.

Kısırlık hakkında bilgiler

İnsanlar evlenince hemen çocuk sahibi olmakla ilgili planlar yaparlar. Angela ise 37 yaşında ve oda hep bir çocuk sahibi olmak istemiş. Ama ne yazık ki evleneli bir yılı aşkın bir süre olmasına karşın Angela’nın rüyaları hala gerçek olmamış. Oysa çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerde daha ilk ay içinde kadının hamile kalma ihtimali yüzde 25’tir ve bir yıllık bir süre hamile kalmak için normalden uzun bir süredir. Her altı çiftten birinde hamile kalamama ihtimali vardır. Çocuk sahibi olmak isteyen çiftlerde bir yılı aşkın bir sürede hamileliğin gerçekleşmemesi kısırlık ihtimalini kuvvetlendirir.

Çocuk arzulayan çiftlerin yüzde 90’ı bir yıl içinde sonuca ulaşır. Yüzde 5’e yakın bir oransa ikinci yılın sonuna kadar bunu gerçekleştirebilir. Klasik tıbbi yöntemler ve öneriler yüzde 60 vakada kısırlık sorununu çözebilmektedir. Ama çiftlerin yüzde 40’ı çocuk sahibi olmak için yeni tıbbi teknolojiler uygulamak yada evlat edinme yoluna gitmektedirler.

Eşlerden birinde kısırlık tespiti birçok aile için son derece üzücü bir durumdur. Bu takdirde grup tedavi yöntemleri bile uygulanmaktadır. Nayomi ve Steven bir yıllık beklemeden sonra bir uzmana başvurma kararı alırlar. Doktor kısırlığın nedenini saptayıp mümkünse tedavi uygulayabilmek için onları bazı testlere tabii tutar.

İlk olarak vücudunda yumurtlamanın oluşup oluşmadığını saptayabilmek için Nayomi’den birkaç ay boyunca vücut ısısını ölçüp kaydetmesini ister. Bazı ek testlerden sonra Nayomi’nin döl yatağı tüplerinin hasarlı olduğu saptanır. Tüpler tıkalıdır ve bu nedenle sperm hücreleri tüplere geçerek yumurtayı dölleyememektedir. Doktor bu teşhisin doğruluğundan emin olmak için laparoskopi denen bir inceleme ister. Bu inceleme ile tüpün tedavi ile açılıp açılmayacağı da anlaşılır. Laparoskopi döl yatağını, yumurtalıkları ve döl yatağı borusunu incelemeye yarayan bir yöntemdir. Karın duvarından açılan ufak bir yoldan bir tüp vücuda sokulur.

Hafta hafta gebelik - Cenin embriyo ve bebek hakkında bilgiler

Hamilelik Süresince Bebek, Embriyo, Cenin

Beşinci haftada bir bezelye tanesi büyüklüğündedir. Bebek ne uyuduğunu ne de uyanık olduğunu hisseder. 9 aylıkken hayatının en tehlikeli yolculuğuna hazırdır. Basit bir hücreden yetişkin bir insana. Bebeklik çağından hayatının sonuna.

Bir parça yağ, biraz şeker.
Biraz protein.
Aslında %75'i su.

Gerçekte O, sadece kimyasal maddelerin bir araya toplanmış hali. Ve hala Dünya üzerindeki en karmaşık şey. Hayatı süresince, en şaşırtıcı şeyleri başaracak. Yaklaşık üç buçuk yıl boyunca yemek yiyecek. 7.300 yumurta ve 160 kg. çikolata tüketecek. 40.000 litre idrar üretecek ve altı ayını tuvalette geçirecek. İlk yaş gününden önce, 145 litre salya akıtacak. İki yaşına gelmeden önce 150 km. emekleyecek. Daha sonraki 10 yıl boyunca her iki saatte bir yeni sözcük öğrenecek. 10 yaşına geldiği zaman, kalbi 368 milyon kez atmış olacak. 12 yıldan biraz fazlasını televizyon seyrederek ve iki buçuk yılını telefonda geçirecek.
İki haftasını öpüşerek geçirecek. Tırnakları 28 metre, saçı 950 kilometre ve burun kılları 2 metreden fazla uzayacak. 21 yaşına geldiğinde, 31.5 milyon balonun alacağı havadan fazlasını solumuş olacak. Toplamda sekiz yıldan biraz fazla çalışacak. Her bir gün, 200 milyar yeni alyuvar üretecek. 2000 kişinin adını aklında tutabilecek bunların 150'sine "arkadaşım" diyecek.

19 kg. ölü deri dökecek. İki defa aşık olacak. 415 milyon kere gözlerini kırpacak. Gözleri, bir milyondan fazla rengi birbirinden ayırabilecek. Eğer evlenirse, düğününe 6.809 £ harcayacak. Ömrünün sonuna dek aynı kişiyle evli kalma şansı %60 olacak. İki çocuğu ve dört torunu olacak. Çocuklarının sekiz torunu büyüdüklerinde sadece ikisi onun adının ne olduğunu hatırlayacak.

Türkiye de yaşadığı takdirde kadınsa 74,3 erkekse 69,4 yıl ömrü olacak. İngiltere'de 79 yıl yaşaması olası. Fransa'da 82, Kuzey Amerika'da 80 ve Afrika'da sadece 55 yıl. Bu süre içinde 22.000 km’den fazla yürümüş ve 12 yıl konuşmuş olacak.

Bu şaşırtıcı bir liste. Doğrusu, hiç bir hayat sıradan bir hikaye değildir. Her birimiz kendi zamanımızda inanılmaz miktarda şeyler yapacağız.

Yeni bir yaşamın başlangıcı. Neredeyse gözle görülemeyecek kadar ufak, döllenmiş bir insan yumurtası. İzleyen dokuz ay boyunca milyonlarca kez bölünüp gelişecek. Ana rahminde biçim ve boyut değiştirerek giderek bir insan formunu alacak. Tek bir yumurta, 2 trilyon hücreden oluşan karmaşık bir organizmaya dönüşecek. Ve Artık dış dünyada yaşayabilecek bir bebek olacak.

On iki saat önce Valerie ve eşi yeni bir hayat meydana getirdiler. Küçük kızları Lauren için bir erkek ya da kız kardeş. Her tür canlı iki ebeveyne ihtiyaç duyar. Kişisel özellikler ve dış görünümün büyük bir bölümü yavrulara, anne babalarının genlerinden kalıtımsal olarak geçer. Aileler ilk çocukla, sonraki çocuklarının neye benzeyeceği hakkında pek de fazla bilgi edinemez. İnsanoğlu gibi, tüm memeliler de oluşum aylarını ana rahminin güvenli ortamında geçirirler.

Bir kadın tüm yumurtalarını 2 sepette toplar, yumurtalıklarında. Olgun yumurta, insan bedenindeki en büyük ve gözle görülebilen tek hücredir. Ayda bir yumurtalıktan ayrılıp, fallop tüplerine doğru sürüklenir. Sperm yumurtaya ulaşmayı başarırsa, bu yeni bir yaşamın başlangıcı olabilir. Valerie'nin eşine ait yüzlerce sperm yumurtanın etrafına üşüştü, ancak sadece bir tanesi başarılı olacak. Bu değerli kargo DNA'nın içerdiği genetik bilgiyi taşımakta. Annenin genleri ile karışarak, benzersiz bir genetik yapıya sahip, yeni bir canlı oluşturacak. Bu kimyasal komutlar hayati bir plana uyulmasını sağlar, vücuttaki her dokunun, her organın doğru zamanda doğru yerde oluşmasını garantiler.

Valerie'nin rahmindeki yumurtanın döllenmesinden bu yana dört hafta geçti. Şüphelerine rağmen, henüz bir işaret görülmediğinden hamile olup olmadığına emin değil. Oysa geçen ay bedeninde birçok önemli olay oldu. Döllenmeden bir buçuk gün sonra yumurta iki hücreye bölünür. Fallop tüplerindeki bir haftalık yolculuk sırasında, hücreler hiç durmadan bölünürler. Bu süreç yavaş başlar ve giderek hızlanır. Hücreler bölündükçe ufalırlar. Ancak gelişen hücre kümesi, akıl almaz şekilde ilk baştaki yumurta boyutunda kalır. Nihayet hücreler rahme ulaşırlar. Rahmin süngerimsi dokusu, hücrelerin yerleşmesi için kalınlaşmıştır. Valerie'nin yeni bebeği, annesinin bedeninden beslenerek büyümekte. Her hücrede sadece o hücreye has genler tetiklenmiş durumda. Bir yığın kimyasal iletiyle, hücrelere bir göz, ya da kalp ya da bir kol parçası olmaları bildiriliyor.

Bu basit bölünme ve çoğalmanın ardından, birbirinin eşi olan hücrelerde değişimler görülür. Kümedeki bazı hücreler şekil almaya başlar. Bir aydan kısa bir sürede, döllenmiş yumurta embriyo olur. Bir ucu başıdır diğeri ise kuyruk. Arka kısımdaki kabartı beyin, bel kemiği ve deriyi oluşturacaktır. Diğer hücreler sindirim organları, iskelet ve kas haline dönüşecektir. Tomurcuklar büyümeye başlar, bunlar aşamalı biçimde bacak, kol, karaciğer ve kalp şeklini alacaktır. Üç hafta gibi kısa bir sürede minicik bir kalbin atışları ve kan dolaşımı başlar. Kalp iki basit tüpten oluşur, dört odalı kalbin oluşumu için daha birkaç hafta gerekir. Buna rağmen bu ilkel kalp bir an evvel pompa işlevini üstlenmek zorundadır. Bir ay sonra, bebeğin işleyen kalbinin yanı sıra, beyni, gözleri, belkemiği, akciğerleri, midesi, böbrekleri ve bağırsakları da oluşmaya başlamıştır.

Kemik erimesi hakkında bilgiler

Osteoporoz, Kalça, Omur ve Bileklerde Kemik Erimesi
Osteoporoz, Kalça, Omur ve
Bileklerde Kemik Erimesi
Önemsiz bir kaza ufak bir hareket sonuç özellikle yaşlılarda bilekte, kalçada yada omurlarda kırık. Osteoporoz genellikle yaşlılarda kemiğin sert dolgu dokusunun azalmasıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hastalık yaşlılarda görülen hastalıkların başında gelir. Osteoporozun giderek yaygınlaşıyor olması ve insanların yaşlılık günlerine neden olduğu zorluk ve sıkıntı nedeniyle ciddi bir sağlık sorunudur. Her on kişiden birinde ve çoklukla kadınlarda karşılaşılan kemik kırılmalarının ana nedeni bu hastalıktır.

Kemik mekanizmasında ki bir bozukluk nedeniyle kemik yapımı normalde olsa kemik yıkımının artması sonucu sıklıkla omuzlar, kalça kemikleri ve uzun kemiklerin süngersi bölümleri etkilenir. Kemikler her an kırılabilir derecede zayıflar osteoporoz omurga eğrilikleri ve kronik ağrılara da neden olabilir.

Önceleri yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu olarak görülmüştür. Bugünse durdurulmasının hatta önlenmesinin bile mümkün olduğu bilinmektedir. Hastalığı daha iyi tanımak için kemiğin yapısını, oluşmasını, kendini yenileme yetisini ve kalsiyum depolama özelliğini görelim. İnsan vücudunun iskelet denen bir çatının etrafında oluştuğunu biliyoruz. Bir yetişkinin vücudu sağlam bir yapı oluşturan birbirine bağlı 206 kemikten meydana gelir. Kemik iki ana unsurdan oluşur, bunlar kemik dokusu ve minerallerdir. Kemik dokusu sert bir madde olup, protein bakımından zengin organik ve inorganik bileşenlerden oluşmuştur. Kemiğin içindeki boşlukları ilik dediğimiz yumuşak, jelatinimsi yağlı bir doku doldurur. Dış kısmı gömülü hücrelerden oluşan katı dokudur.

Hamilelik hakkında bilgiler

Hamilelik
Hamilelik
Bir mucize yaratabilirsiniz. Yeni bir yaşam bir bebek. Bir süredir şüpheleniyordunuz ama artık eminsiniz. Hamilesiniz. Hamile olduğunuzu nasıl anladınız?

Hamile olduğunuzun ilk belirtisi adet görme sıklığınızdaki değişikliktir. Normalde 25 ila 30 gün arasında tekrarlayan bu olay hamile kaldığınız zaman kesilir. Artık adet görmezsiniz. Hamileliğin bir başka belirtisi de genellikle sabahları kalkınca hissedilen mide bulantısı ve hazımsızlık halidir. Kilo alır, çabuk yorulmaya başlarsınız. Baş ağrısı ve ateşiniz çıkmış gibi bir sıcaklık hissedersiniz. Vücudunuzda bu belirtiler olunca hamile olduğunuzdan da şüpheleniyorsanız hemen bir doktora gitmelisiniz. Hele çok gençseniz mutlaka bir hekimin denetimine ihtiyacınız vardır.

Önce size genel sağlık durumunuzla ilgili sorular sorulacaktır. Daha önce geçirdiğiniz hastalıklar ve aldığınız ilaçlarda sorulur. Normal olduğundan emin olmak için tansiyonunuz ölçülür. Sonra tam bir muayeneden geçersiniz. Kalp atışlarınız ve solunum fonksiyonlarınız kontrol edilir. Daha sonra pelvis kontrolü yapılır. Bir alet ile rahmin içi kontrol edilir.

Güvenli bir hamilelik dönemi geçirmeniz ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmanız için eksiksiz bir muayeneden geçirilmeniz şarttır. Bu muayeneden sonra doktor muhtemelen vücudunuzu ve kanınızı kuvvetlendirici bazı vitamin ve ilaçlar verecek ve kendinizi ve bebeğinizi sağlıklı tutmak için önerilerde bulunacaktır.

Günümüzde sağlıklı bir bebeğe sahip olmak için doğum öncesi alınması gereken önlemler konusunda oldukça geniş bilgiye sahibiz. Böylece düşük kilolu bebek, bebek hastalıkları ve ölümleri büyük çapta engellenebilmektedir. Bazen anne karnında bebek yeterli kiloya ulaşmamış olabilir. Bu durum çocukta kalp problemleri, doğum arızaları, beyin sarsılması, geri zekalılık, prematüre doğum ve ölüm doğum gibi sonuçlara neden olabilir. Bunun en büyük sebebi annenin hamilelik döneminde yanlış beslenmesidir.

Hamile iken Uyuşturucu, Sigara ve Alkol Kullanmanın Zararları
Hamile iken Uyuşturucu
Sigara ve Alkol Kullanmak
Çok Zararlıdır!
Çok genç yaştaki anne adaylarının bebekleri de tehlikededir. Anne adaylarının sigara içmesi, bebeğe zarar verir. Bu dönemde kafeinden de kaçınılmalıdır. Marihuana, sigara kullanımı beyin kalp ve akciğerlerine zarar verir. Alkol bebeğinizin beyin ve sinir sistemini bozabilir. Kokain yalnız sizin için değil bebeğiniz içinde bir zehirdir. Bunlar sadece bebeğin düşük kilolu doğmasını değil hasta yada ölü doğması gibi sonuçlarda verir. Eroin ve diğer enjeksiyonla alınan uyuşturucuları kullanmak yada kullanan biriyle cinsel ilişkide bulunmak kişiyi tedavisi olmayan AİDS hastalığıyla da yüz yüze getirebilir. Bu hastalık anneden henüz doğmamış çocuğa da geçebilir.

Akupunktur ve Kısırlık

Akupunktur
Akupunktur
Hayatta başımıza gelen en güzel şey anne babalık ve ona ulaşma çabasındaki emek. Gebe kalamama veya gebeliği doğuma kadar taşıyamamaya “kısırlık”, tıp dilinde “infertilite” denir. Kısırlık, yüzde 30 kadın, yüzde 30 erkek ya da yüzde 20 her ikisi kaynaklıdır. Eşler arasında düzenli cinsel ilişki olup 1 yıl içinde gebelik olmazsa kısırlıktan bahsedilir. Ancak kadın 30 yaş üzerinde ise bir yıl beklenmeden tanı ve tedavi amaçlı mutlaka doktora başvurulmalıdır.

Batıda infertilite tedavisine başlayan çiftlere aynı süreçte tamamlayıcı tıp (akupunktur, ayurveda, homeopati, bitki tedavisi yoga, meditasyon vb.) özellikle akupunktur tedavisi de başlanmaktadır. Akupunktur tedavisi, M.Ö. 3000 yıllarında Çin’in kuzey bölgelerinde yaşayan bilge kişiler tarafından keşfedilen deri üzerinde belirli noktalara altın gümüş yada çelik iğne ile uygulanan bir tedavi sistematiğidir. 1995 yılında Shyuken tarafından batı tıbbıyla tanıştırıldı, bu tarihten itibaren Batı tıbbı ile geleneksel Çin tıbbı olarak kabul edilen Akupunktur birlikte kullanılmaya başlandı.

Akupunktur, ilaçlarla görülen yan etkilere sahip olmaması yanında basit, emniyetli ve ekonomik bir tedavi metodudur. Bugün akupunktur özellikle Avrupa ülkelerinde tüm hastalıklarda Batı tıbbıyla birlikte birbirlerini tamamlayıcı amaçlı kullanılmaktadır. Başta Fransa olmak üzere Avusturya, İngiltere ve Almanya gibi batı ülkelerinde akupunktur tıp eğitimi içinde okutulmaktadır.

Akupunkturun en sık kullanıldığı hastalıklar; Obezite (şişmanlık), migren, bağımlılık tedavileri (sigara, alkol, ilaç vb.) agresyon, depresyon, mide ülseri, gastrit, hemoroit, anal fissür, bel ve boyun fıtıkları, uykusuzluk, menopoz, empotans (cinsel problemler), astım, alerji, kabızlık, trigeminal nevralji, fibromiyalji, yaygın ağrılar, herpes zoster, akne, tinnitus, blumia, anoreksi, nevroza, sinüzit, fasial paralazi (yüz felci) ve kısırlık.


Akupunkturun erkekteki etkileri,

  • Sperm sayısı ve hareketliliği artar, canlılık kazanır.
  • Hormon seviyesi yükselir.
  • Sperm yapı bozukluğu düzelir.


Akupunkturun kadındaki etkileri,

  • Yumurtalık uyarımı ile, yumurtaların büyümesi hızlanır.
  • Hormon düzeyi (östrojen) yükselir.
  • Tüplerin hareketini düzenler.
  • Rahim (uterus) iç duvar kalınlığını artırır.
  • Endometriozis oluşumuna engel olur.
  • Klamidya ve mikoplazma gibi sık rastlanan bakteri oluşumunu önler.
  • Adet düzensizliklerini giderilir, adetler düzene girer.


Dr. Sevil Özkan

Bebek gelişimi hakkında bilgiler

Bebek Gelişimi
Bebek Gelişimi
Bebekler, dünyaya korumasız gelirler. Yalnız yürüyemezler konuşamazlar ve kendi başlarına beslenemezler. Gezegendeki çoğu genç yaratıktan daha biçaredirler. Ama insan hayatının en tehlikeli dönemlerinden biri olan olağan üstü ilk yılın ardından bebekler yaratıkların en biçaresinden en yeteneklisine dönüşür. İki bacağı üzerinde yürüyen tek canlı. Artık bilim adamları daha derinlere erişiyor. Ve bebekleri daha önce hiç görmediğimiz bir şekilde görüyorlar. Ve yeni doğan insanların ilk yılda geçirmek zorunda oldukları bu hayati dönüşümler hakkında her zamankinden çok şey öğreniyoruz. İlk nefesten ilk adıma kadar.

Su altında doğan bir bebek hala suyun içinde ve henüz ilk nefesini almadı. Bir insan hayatı boyunca yaklaşık 600 milyon kez nefes alır ama ilki en zoru ve en tehlikelisidir. Bebek oksijeni suyun içindeyken oksijeni hala annesinin plasentasından alıyor. Ve akciğerleri aylardır rahimde olduğu gibi kısmen sönük durumda. Ama dünyaya adım atıp hayatının en zor nefesini aldığında her şey değişecek. Akciğerleri ilk defa şişirmek normal bir nefes almaktan 10 ila 15 kat daha zordur.

Bu ilk nefesle akciğerlerdeki sıvı kan dolaşımına karışmaya başlar. Bu nefes balona benzeyen milyonlarca hava kesesini şişirecek kadar güçlü olmalıdır. Nefes vermekte kolay değildir. Bebeğin akciğerlerinin şişkin kalması için her hava kesesi surfaktan adlı kimyasal maddeyle kaplanmalıdır. Bu gerçekleşmezse akciğerler söner. Ve bu pek çok nedenden kaynakladır.

Akciğer hava kesesi
Akciğer hava kesesi
Bir erkek bebek dünyaya geliyor. Ve kısa süre içinde bir sorun olduğu anlaşılıyor. Nefes almıyor. Doğumdan önce veya doğum sırasında yeterince oksijen alamadı. Ve bu sıkıntıyla mekonyumu diğer bir deyişle ilk dışkısını amniyotik sıvıya boşalttı. Mekonyum hava yollarını tıkadı ve ciğerleri sönme tehlikesiyle karşı karşıya. Ekip hava yollarını boşaltıp, oksijen veriyor. Oksijensiz kaldığı birkaç dakika bile geri dönüşü olmayan zararlara yol açabilir. Ancak bebek fazla geçmeden ilk nefesini alıyor ve kısa zamanda hiçbir şeyi kalmayacak. İlk nefesi almak bebeklerin yaşamlarının ilk günü geçirdikleri fevkalade birkaç dönüşümden sadece ilkiydi.


Büyük boyutlu beyinleri nedeniyle kafaları vücut uzunluklarının dörtte biri kadardır ve ağırdır.

Başlarını yerden kaldırmaları aylar alır. Yeni doğan bebekler gereksinimlerinin karşılanması için her anlamda başkalarına muhtaçtırlar. Sadece oturmak ve yuvarlanmak bile aylarını alır. Çoğu dört bacaklı yaratık doğumdan kısa süre sonra yürüyebilir. Filler nerdeyse anında yürürler, maymunlar bir şempanzeler ise altı ayda yürümeye başlayabilirler. Peki insan bebeklerinin sendeleyerek ilk adımlarını atabilmeleri için neden bir yıla ihtiyaçları vardır.


İnsanlar vücut ölçülerine göre devasa bir beyinle doğarlar.

Ve doğumdan sonraki dönemde beyinleri çok hızlı bir biçimde büyümeye devam eder. Büyümemizin bu kadar uzun sürmesinin nedenlerinden biride budur. Çünkü hayatlarımızın ilk birkaç ayını hala bir cenin olarak geçiririz. Tek fark ceninin rahmin dışında olmasıdır. İnsanlar vücut boylarına oranla gezegendeki tüm diğer varlıklardan daha büyük bir beyine sahiptir. Ve böylesi büyük bir kafanın annenim dar doğum kanalından geçmesi gerekliliği bebeklerin neden böyle çaresiz olduklarını açıklamaya çok yardımcı olur.

Bebeğin başı dik durumdayken doğum kanalına giremez ama dönük halde yanlamasına girebilir. İşte o zamanda sıkışır. Bu yüzden doğum kanalında biraz yol aldıktan sonra bükülüp 90 derece dönmesi gerekir. Rahimde biraz daha uzun kalsaydık beyinlerimiz asla sığmazdı. Sadece doğumdan sonra yıl için de beyin tam iki katı büyür. İnsan bebeklerinin doğduğu noktada bir denge söz konusu. Gelişimimizin daha sonraki bir aşamasında doğsaydık bu kadar çaresiz olmazdık ancak bu seferde başımız doğum kanalından geçemeyecek kadar büyümüş olurdu. Gelişimin daha erken bir aşamasında doğsaydık doğum daha kolay gerçekleşirdi, ancak daha az geliştiğimiz için prematüre bebeklerin karşılaştığı her türlü riskle karşılaşırdık.